İnceleyen: Azimet Avcu
Claude Sautet’nin 1972 yapımı filmi César et Rosalie, aşkın kalıplara sığmayan doğasını ve insan ilişkilerinin karmaşıklığını zarif bir anlatımla gözler önüne seriyor. Başrollerde Yves Montand, Romy Schneider ve Sami Frey’in yer aldığı film, aşk üçgeni temasını klasik bir kıskançlık hikâyesinden çıkarıp dostluk, bağlılık ve özgürlük ekseninde yeniden yorumluyor. Claude Sautet’nin Romy Schneider başrolünde çektiği filmlerden en dikkat çeken filmlerden birisi haline gelen film Türkçe’ye Sen ve Ben olarak çevrilmiş durumda.
Sinematek’in “Ben Romy”: Romy Schneider seçkisi kapsamında beyaz perdeye tekrar gelen film soluksuz bir gezinti ve savrulma sunuyor izleyicilerine. Filmin bir diğer başrollerinden Cesar rolünü ünlü Fransız müzisyen Yves Montand oynuyor. Yves Montand’ın müzisyenliğinden öte bu kadar ustaca mimiklerini kullanması, rolü içselleştirmesi gerçekten hayranlık verici.
Film, başından itibaren dinamik ve gelgitli bir ilişkinin içine çekiyor seyirciyi. Rosalie (Romy Schneider), çekici, neşeli ve özgürlüğüne düşkün bir kadındır. Bir yanda hayatını tutkulu ve enerjik bir şekilde yaşayan, biraz zorba ama bir o kadar da sevecen César (Yves Montand) vardır. Öte yanda ise Rosalie’nin eski sevgilisi, sakin ve entelektüel bir çizer olan David (Sami Frey). Rosalie, César ile birlikteyken David’in geri dönmesiyle kendini iki farklı aşkın ortasında bulur.
Sautet, klasik bir aşk üçgeni anlatısından çok, karakterlerin birbirlerine karşı duydukları derin bağları ve dönüşümlerini keşfe çıkıyor. César başlangıçta kıskanç ve sahiplenici bir adam olarak sunulsa da, zamanla Rosalie’nin mutluluğunu gerçekten önemseyen birine dönüşüyor. David ise dışarıdan daha kontrollü ve mesafeli görünse de, içinde büyük bir tutku taşıyor. Rosalie ise her iki adamı da sevmesine rağmen hiçbirine tamamen ait olmayı istemiyor. Onun için aşk, sahiplenmekten çok, kendini özgürce ifade edebilmek anlamına geliyor.
Filmin en dikkat çekici yönlerinden biri, Sautet’nin anlatıyı klasik bir rekabet ekseninde ilerletmek yerine, iki adamın arasındaki düşmanlığın giderek dostluğa evrilmesini işlemesi. César ve David, Rosalie’ye duydukları aşk nedeniyle birbirlerine düşman olmaktan çok, birbirlerini anlamaya başlayan iki adam haline geliyorlar. Bu durum, filmin sonlarına doğru Rosalie’nin onlardan uzaklaşmasıyla zirveye ulaşıyor.
Sautet, hikâyeyi abartılı dramatik olaylarla değil, incelikli diyaloglar, küçük jestler ve karakterlerin içsel değişimleriyle anlatıyor. Romy Schneider’in zarif ama güçlü performansı, Rosalie’nin özgürlüğe duyduğu özlemi ve bağımsız ruhunu mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Yves Montand ve Sami Frey de kendi karakterlerine derinlik kazandırarak, filmdeki ilişkileri inandırıcı kılıyorlar.
Filmin finali, alışılmış romantik anlatılardan farklı bir yere konumlanıyor. Rosalie, César ve David’in kendisine olan sevgisini reddetmiyor ama onların onun için verdiği mücadelede bir nesneye dönüşmek istemediğini de anlıyor. Bu nedenle, kendi yolunu seçerek onları geride bırakıyor. César ve David’in yüzlerinde bir şaşkınlık ve hüzün belirse de, ikisi de Rosalie’nin kararını içtenlikle anlamaya başlıyor. Belki de onu gerçekten sevmenin, onu serbest bırakmak olduğunu fark ediyorlar. Film, büyük bir aşkın illa birlikte olmak anlamına gelmediğini, bazen sevginin en saf halinin özgürlüğü tanımaktan geçtiğini hissettirerek sona eriyor.
Film Sinematek’te 5 Mart ve 16 Mart’ta tekrar izleyici karşısına çıkıyor. Filmin en dikkat çekici yanlarından birisi olan Rosalie’nin David’e yazdığı mektupla sizleri bu filmi izlemeye davet ediyoruz.
“Unuttuğumuz bir ev. Carla, perdelerin rengini hatırladığını söylüyor. Ben ise aynı olmadığından eminim. Ama sevdiğimiz şeyler nasıl olur, onları boyasak da… Pazartesi günü rüzgar çıktı ve mutluyum, sana beşinci mektubumu yazıyorum ve beşinci sessizliğini bekliyorum.
Aşağıda ailemin nasıl yaşadığını ve güldüğünü duyuyorum ve sana üzgün olduğumu yazarsam, haksızlık etmiş olurum ve bunu biliyorum. Seni bir daha görmeyeceğimi de biliyorum, ama yine de birinin bana nerede olduğunu söylemesini isterdim. Nerdesin? Yaşıyorsun ve cevap vermiyorsun. Tabii, Marie-Thé, bir kayalıktan atlamaya çalışarak neredeyse canını kaybediyordu. Simon aşık oldu. Sabah pazardan iki elbise aldım, biri küçük mavi, biri küçük beyaz. Anne ehliyetini aldı, neden birdenbire böyle bir şey yaptığına anlam veremiyoruz.
Antoine bizi ziyaret etti. Elbiselerle ilgili doğru değil, hiçbir şey almadım, ama sana kendimden bahsetmek için her şeyi söylerim. Beni rahatsız eden, ilgisizliğin değil, ona verdiğim ad: kırgınlık, unutkanlık. David, César her zaman César olacak ve sen de her zaman David olacaksın, beni alıp götüren, beni tutup bırakmayan ve beni istemeden seven kişi…”

Yönetmen: Claude Sautet
Senaryo: Jean-Loup Dabadie, Claude Sautet, Claude Néron
Oyuncular: Yves Montand, Romy Schneider, Sami Frey
Fransa, İtalya, Batı Almanya / 1972 / Fransızca / 110 dk. / Renkli / Türkçe Altyazılı