Barbare 2014

Beste Naz Karaca

aya yani kilisesi’nde daha demin bulunmuş bir beste sarılıyor kubbeye. semavi dinler nasıl olsa sever teması, hoşlanıyoruz biz de.

nabzıyla hareket edenlere
hemen dost bir şıracı bulunur.
dizlerde kalmayan derman
kutlanır başka gerçekliklerde.
sonra öyle bir koşu olur ki;
kastamonu’yu alan seller gibi.
teşbihte de hata olur tabii,
mıknatıslanmamakta ısrarcı kütük gibi
biraz sessiz olursak duyacağız hürriyeti.

aile saadeti ve mandalina;
bu nevi şeyler paket olarak gelir
ve öbür türlüsünden daima iyidir.
-öbür türlüsü; birtakım otların sevişenliğidir-
ağlaya ağlaya geçen pazarlardansa,
kümülatif bir teklik yürüyüşü yeğdir.
cinnah’tan kızılay’a kadar;
bir eflatun şarap gibi akar,
barbare 2014.

hangisinin sokak, hangisinin cadde olduğunu hatırlayamadığım isimlerle dolaşırım ben. yanımda varsan, bağcıklarım da sıkıysa sırtım dik yürürüm.

böyle böyle anlaşılır;
takımyıldızları deplasmanda yalnızlaşır.
gün bembeyaz doğarken kanepe çok yeşildir,
bin çarşaftan silinir de o leke,
öylece kalır neşenin mertebesinde.
nasıl ki insan elini tuttuğu şeyleşir;
şeyler de bizleşir ve hatta bizimle söyleşir.
görünmezlik çoğaldıkça, ufalan anlam belirir;
merkantilizm, mavrud üzümü, mavi, metal.

sonra selaron gelir ve anlatır yaşamın hayaletlerini,
ağzımızda gevelediğimiz baklanın memleketini;
birden kırılıverir çocukluğun bütün horoz şekerleri.

selaron gelir ve anlatır gün ışığını;
mayıştayları ve dişlerinle sohbet eden havuçları,
korkunun ahrazlarını, bizden sakladıklarını.

kimseye dokunmak istemeyen o göktaşının nihai adresi yok. birkaç ülkenin ismini hatırlıyor yalnızca;
ingiltere, italya ve eksi enflasyonuyla japonya.

çuvalladığımız her an toprak yutsak,
birlikte geçirdiğimiz her gün bulut içsek ya da.

sonra selaron gelse ve anlatsa
sevgisinden kuduran denizi o göktaşına,,




11.10.2021
ankara

En Yeniler

Sis

Dilara Elitaş   Bir anda ona bakakaldım. Bir süredir evde dikkatimi...

Sözcükler Dergisi’nin 118. Sayısı Yayınlandı

Basın Bülteninden 2003 yılının Kasım ayında iki arkadaş, Burhaniye Ören’e...

Türk Sinemasında Entelektüel Bir Pencere: Reha Erdem’in A Ay Filmi Üzerine

İnceleyen: Azimet Avcu Reha Erdem’in A Ay (1988) adlı filmi,...

Tim Burton: Halloween Dehası

Gökçe Hilal Tırpan Gotik bir masal anlatıcısı, karanlığın içine mizahı...

Kapanan Tiyatro Kulübünün Oyunu: Ermişler Ya Da Günahkârlar

  Yıldız Teknin Üniversitesi - Yıldız Sahnesi Tiyatro Kulübü geçtiğimiz...

Reşit İmrahor’un “Kuvve’den Fiil’e” Kitabı 32 Yıl Sonra Tekrardan 160. Kilometre Tarafından Yayınlandı

Basın Bülteninden Reşit İmrahor 23 Ekim 1993’te TRT 2’de Enis...

Benzer İçerikler

Solgun* – A. Afrail Gök

elimde kaygılarından solgun bir gül varbir buket mor sümbülgecenin göremeyeceği umutları, bitkileri topladımgüzelleştireceğim, ölümsüzleştireceğim güzel gülenleri ve sizler eksik çocuklar solukları kesikayakkabıları yırtık, gözleri çekik çocuklara...

Ama En Çok Bulantı – Onur Ocak

Günlerim böyle aynı olmasa Uyusam, uyusam Dünyanın anlamsızlığına ve buna gücenikliğime kısa bir mola Ona herhangi bir tanımla saldırma zahmetinde bulunmadan Aldım, dönüştürdüm Kafa kalınlığımı kalp dayanıklılığıma göre Beni o...

bütün bunları pencelerden gördüm, Ferdinand Bardamu. – Kadir Çakır

  I kemik sesi, ağıran yağmurluk. TEMA sobelendiğim bütün çocuklar çanı kucağıma düşürdü lağvediliş. BENEDICTUS ne talihsiz ağ. kangren tektip. cenazeyi andıran ödünsüz kalamazsa şenliğe dönüşecek ilenç. ne talihsiz bağ. cenazeyi andıran...