Utkucan Yazıcı & Gülşah Doğan
İskelet 1: Fotoğrafta Beş Kişi
içimdeki karanlıklar ve içi karanlık adamlar
yaylayı sis basmış, içimi bir sıkıntı ve korku
ordular siste yürüyor yaylayı yak! içimi vur!
elimi gezdirince siste elimin çarptığı uğultu
emir veren ağız kendinin hükümdarı, yaktım
tuttum uğultuyu, heykel yaptım onu, vurdum
kendimden yarattığım putların tanrısı oldum
içi karanlık adamlar ve içimdeki karanlıklar
kırılan her heykel için ayrılan zamanı düşün
sonra o düşünceyi al, bir yaylaya dönüştür
yakılmış yaylanın vurulmuş ordularını koy
bizi koy oraya kendini koy filmi koy ve çek
geçmişin en karanlık anını çek ölümsüz kıl
bizim yenilgimiz bu, içimin en sisli yerinde
benim yenilgilerim başlar en güçlü yerimden
içimdeki karanlıklar: senin ayak basmadığın
içi karanlık adamlar: beş kişiydik dört kaldık
korku korkuyu büyüttü, insan insana korku
uzun süre güçlü kaldın güçsüz yanındı bu
yanmış bir sis, vurulmuş bir yaylayız şimdi
beştik dört kaldık bir anlamı varmış gibi
gülümsüyorum işte çek içim gülmüyor inan
beş kişiydik biz aslında inan azaldık sonra
çünkü kardeşim almamış bugün kafasını yanına
çektim! yandı yayla ve sis çöktü omuzlarıma.
İskelet 2: Mutsuz ve Düşünceli Kadın
kavrama yetisi ve anlamı reddetmek. seni anlamıyorum çünkü sen değilim. benim anlamamam anlamı yok etmez. bunu kavrayacak zekaya sahibim. seni anlayacak bütünlüğü istemiyorum. anlamamanın bir anlamı olduğunu göstermek istiyorum. seni kavramak istiyorum ama kavrayacak ellerimi bizans’a sattım. bir anlam içinden geçtim ve zamanda yolculuk yaptım. bir gün anlayacaksın beni. ben hiçbir zaman anlamayacağım. tarih öncesinden kalma ellerimi, anlamın içinden geçirip sana uzatacağım. elim bir iskelet.
savaşını verdik aşkın. aşk verdi savaşını. piramitin en tepesinden el salladı kadın. firavun olmanın iyi yanlarını aldım, kötü yanlarını parçalayıp kendime bir anı yaptım.anı: elimde kılıçla koşuyorum. bir çarpışma bu. kanla kanın çarpışması. etle etin çarpışması. savaşmanın verdiği sevişme hazzı. kılıç düşüyor elimden. kafam yanına düşüyor. patlayan bir flaş. fotoğraf bir iskelet.
kadın. mutsuz kadın. düşündü. önce bir sis düşündü. sis oldu. bir yayla düşündü. yayla oldu. ordu düşündü. ordular oldu. aşkı düşündü. aşkı için savaştık binlerce insan. onun için savaştık. o bizim için savaştı. içimin en geniş yerlerinde savaştık biz. kadın en dar odalarda savaştı. biz aşkı kurtaramazdık. biz savaşmakla hiçbir şeyi kurtaramazdık. o tek başınaydı, kadın. o tek başına dünyayı kurtardı. ve dünyamı kurtardı benim. o benim dünyam oldu. ben de ona dünya olacağım. kadın düşündü. bedenim bir iskelet.
anlam anlamı vurdu. anı anıyı vurdu. kadın durdu ve düşündü. onun gücü buydu.
İskelet 3: Kör Olsun Balıklar
insanın yankısı tekrar yankır ve insan olur
zaman genişler, mekan daralır ve gün biter
bugün söylediğim söz yarın duvara asılır
duvar çürür, söz eskir, beden toprağa düşer
düşüncenin vardığı yer ve döngüsü yaşamın
savaşlar bitti bir gün ve balıklar kaldı geriye
düştü beden, yankısı sustu insanın, bitti söz
ve şiirin tarihidir ne kalırsa insandan geriye
insanın içindeki balık insan ölünce yüzermiş
benim içimdeki balık öldü hiç deniz görmedi
zamanın başında ve sonunda yaşadı onlar
kadın durdu, kör olsun içimdeki balık, dedi
– kör olsun dünyanın bütün balıkları
– kör olsun içimize gömülenler
– kör olsun balıklar!
– balık kör olsun
– kör oldum.
anlatı: ordularımla indiğimiz yaylaya sis olduk çöktük. gözün gözü gördüğü birkaç saniyelik anda kör bir balık gördük. rüyamda görmüştüm seni, dedi askerlerden birisi. sen benim rüyamsın, dedi balık, ve gitti. o gün kimse uyumadı.