Esra Asar
radyodaki kadın 17 haberlerini okuyordu o sırada
sen neden hatırlamıyorum, galiba benim yüzümden, sevilmediğini bağırıp ağlıyordun
artık tutukladıklarının isimlerini söylemiyorlar oysa eskiden daha kalabalıktık
artık isimlerden de korkuyorlar
ve onlar şimdi riyakar cenazelerde birbirlerine rahmet diliyorlar
sanki merhametlilerin en merhametlisi seslerini duyar gibi.
yüzün gülsün biraz kendini kendinin hırsızı etme
dünya onlar kadar da bizim içindir davet bekleme
açıkçası biten her mevsimin arkasından geri dönüp bakılmıyor
mesela bu bahar memleketin güzel yerlerinden esen bir meltem var
o kaypakların ayakları üç seferdir bu havalarda kayar
hani bizim önünden yürüdüğümüz cami içinde oturduğumuz mavi
kapısında erimiş battaniyesiyle adam neredeyse yarılacak karnıyla hamile kedi
ve hiçbirimizin onları sığdıracak bir evi
şimdiye kadar sana verilmemişleri bende bulacaksın
ankara’da polisten kurtulacak gelip bana sığınacaksın
seni karanlık gizli odamda uyutacağım.
yine de ben kimim ne yapıyorum bu ziyan film sahneleriyle
soyunda eşkıyalık var diyorlar yine de herkesten çok anlarım
sevinçler neremize oturur
kovulmuş olanın şerriyle koşup yıktığın barikat baş köşesindedir hepimizin
uyumadan ve uyandıktan sonra severiz onu ümit alırız ondan
bir gün daha korkusuzluktan kaçalım, kaçmayı korkusuzluktan ezberleyelim diye
nefesini devraldığın oğlan plastik mermiden kurtardığın kız
ben unuttum sen hatırlat, neden sevilmediğini bağırdın
böyle severken yakılan ağacı ve toprağı, fakültenin kantininde toplanıp yumruk kaldırmayı
bütün bu masaların, onların güzel oyulmuş ayaklarının üstünde herkes gittikten sonra baş başa kaldığım bıçak bana fısıldıyor senin ellerine sağlık benim ellerime hastalık, bu koridor boyu yürümeyle değişen saç renginin, kat kat edip uyuduğumuz öğle güneşlerinin, fotokopi makinasının bip seslerinin beni krasiva devuşka sanan kadınların niyet ruski diye cevaplanmasının, sevgi selleriyle yıkılan kentlerin enkazının arasında ben ellerimizin hatta parmak uçlarımızın bile birbirimizin yüzüne değmediği anlarda yitecek, üstümü başımı onun görenlerin pak diyeceği suyuyla yıkayacaktım. senin temizliğine başka nasıl sığılır aklıma gelmediğinden belki, belki bir aşkı daha israf etmemeliyim diye. o hep en gizli sırrını yakalamışım gibi karanlık gözlerinle baktığın ve bana bir beş yıl öncesine gitmediğimiz sürece taşlara tekme ata ata yanına gelmeyi öğretemeyeceğini anladığın gibi.