Kötü Reklam Fikirleri: Düşünülmemiş Anlar

Utku’can Yazıcı

Uzak uzak diyarlardan birinde Ahmet yaşardı. Ahmet’in hiçbir şey düşünmediği anlar vardı. Bu konuda gittikçe ustalaşmıştı. İç sesini aniden susturur ve dünyayı bütün sadeliği ile izlerdi. İçerdeki mutlak sessizlik dışardaki gerçek mutluluğun formülüydü onun için. Bir kafeye oturup her şeyin bilgisini düşünürken aniden düşüncesini susturur ve kahvesinden çıkan buharın sesine kadar bütün sesleri her bir hücresinde hissederdi. Aniden düşünmeye devam ettiğinde ise düşüncesi fötr şapkaların şıklığı hakkında bir monoloğa dönüşürdü. Üstelik hiç fötr şapkası olmamıştı. Eğer olsaydı onun için evine yeni bir çivi çakması gerekecekti. Fakat evinin bütünlüğünü bozmak niyetinde değildi. Bir sabah uyandığında düşüncesini ilk defa ne zaman susturduğunu hatırlamaya çalıştı. Daha çocuktu. Babasının kamyonuna atlamış ve ona karpuz satarken yardım etmek istemişti. Kamyonu yaşadıkları tuhaf kasabanın en işlek caddesine çekmişlerdi. Kasaba tuhaftı çünkü bir şehre bağlı değildi. Yıllar önce kasabalar şehirlere dağıtılırken bu kasaba unutulmuş ve hatırlanmamıştı. Kimse de hatırlatma gereği duymuyordu. Ahmet pembe elbiseli kadın için poşete orta boylarda bir karpuz koymakla meşguldü. Karpuzun orta boylarda olması önemli bir detaydı. Çünkü tam karpuzu poşete koyarken poşet aniden yok olmuş, karpuz yere düşmüştü. Poşetin kaybolduğunu bütün kasaba görmüş fakat umursamamıştı. Zaten poşetin kaybolması çok da olmayacak bir şey değildi. Ahmet’i şaşırtan şey yere düşen karpuzun dağılırken aniden orta boylarda bir evreni Ahmet’in gözlerine, oradan da zihnine işlemesiydi. Bir an için orta boylardaki o evreni görmüş, ardından kayboluşunu izlemişti. Bunu sadece Ahmet görmüştü. Babası Ahmet’in donup kaldığını görünce yanına gelmiş, kafasını okşamıştı.

“Bir karpuzun dağıldığını görmek, bir milletin dağıldığını görmekten daha iyidir” demişti babası milli duygular içinde. Ahmet buna cevap vermemişti.

O akşam eve döndüğünde aklında yalnızca o evren vardı. Beşiklere asılan gereksiz oyuncaklar gibi sallanıp duruyordu zihninde. Sabah ezanına yakın, Ahmet bu düşünceden kurtulmak, evreni zihninde yok etmek istedi. Sadece bir patlama hayal etti. Bilmediği şey ise bu hareketi ile alternatif milyonlarca orta boyda evren yaratmış olduğuydu. Patlama hayalinin ardından bir anda hiçbir şey düşünememeye başladı. Yanlışlıkla bir yaratıcıya dönüşmüştü. Bunu nasıl yaptığını biraz olsun bilmiyordu. Üç gün boyunca hiçbir şey düşünemedi. Kendine söylenen her şeyi anlıyor, hayatına olduğu gibi devam ediyordu. İçi susmuştu. Kendiyle konuşamıyordu. Üç günün sonunda bundan sıkılmış ve kendini özlemişti. Bir anda patlamayı geri aldığını hayal etti. Milyonlarca orta boyda evren aniden yok oldu. Tekrar düşünmeye başlamıştı. Yıllar içinde bunu pratikleştirdi.

Bir pazartesi ya da salı günü, Ahmet iş çıkışı çok güzel bir kadınla buluşmaya gitti. Oturdukları barda birbirlerini tanıma aşamalarını hızla geçip yakınlaştıkları sırada kadın sordu.

“Enerjiye inanır mısın?”

“Bazen.”

“Bence her şey enerjiyle alakalı.”

Ahmet böyle şeyleri umursamıyordu ama kadın çok güzeldi. Böyle bir kadınla nasıl oldu da işler buraya kadar geldi hiçbir fikri yoktu. Gerçek ise kadınla konuşurken hiçbir şey düşünmediği o evreye geçiyor olmasıydı. Böylece gerzekçe şeyler söylemiyor, akışına bırakıyordu. O anda düşüncelerini susturmamış çünkü anın tadına sonuna kadar varmak istemişti. Kadın devam etti.

“Senin enerjinin dağınık olduğunu hissediyorum.”

“Nasıl yani?”

“Bence çok düşünüyorsun. Düşüncelerin bir bütün haline gelmiyor, bu da enerjini dağıtıyor.”

“Fakat enerji ve düşünce farklı şeylerdir.”

Kadın birasından yudum aldı. Almasa da olurdu.

“Seni sevdim. Sana öyle bir gece yaşatacağım ki o enerjiyle hiçbir şey düşünemeyeceksin.”

“Aslında bunun için herhangi bir şeye gerek yok. Kendim de halledebiliyorum.”

Kadın Ahmet’in demek istediğini fena yanlış anladı. Onu istemediğini düşündü. Ahmet ise her zaman olduğu gibi hiçbir şeyin farkında değildi. Bir sessizlik oldu. Kadın kendi kendini gaza getirdi.

“Git kendini tatmin et o zaman” dedi, “beni ne bok yemeye çağırdın buraya.”

Ahmet telaşlandı.

“Hayır! Beni yanlış anladın. Ben… sormanı beklerdim.”

“Neyi?”

“Düşüncelerimi nasıl susturduğumu. Bak daha önce bundan hiç bahsetmemiştim. Benim hiçbir şey düşünmediğim anlar oluyor ve bunu isteyerek yapıyorum.”

“Sen şu ucube tiplerden değilsin değil mi?” dedi kadın korkmuş halde.

“Hangi ucube tipler.”

“Yüzüklerin Efendisi ile kafayı bozmuş, kendini şu beyaz tenli… neydi onlar?”

“Elf mi?”

“Ahh tabi ki onlardansın.”

“Hayır. Küçükken izlemiştim aklımda kalmış.” Ahmet yalan söylüyordu. Her sene üç kere dönerdi seriyi.

“Peki”, dedi isimsiz kadın çünkü isme ihtiyacı yoktu, “Şu an düşünüyor musun?”

“Evet ama istersen düşünmediğim moda geçebilirim.”

“Lütfen” dedi kadın ve eliyle teşvik etme hareketi yaptı. Ahmet patlamayı hayal etti ve binlerce orta boyda evren yarattı.

“Şu an düşünmüyorum.”

“Bana düşünüyorsun gibi geldi.”

“Hayır her şey olduğu gibi varlık gösteriyor. Hiçbir düşünce yok zihnimde.”

“Kanıtla.”

“Yapamam.”

“Peki sana nasıl inanacağım? Bunu bir düşün.”

Ahmet’in kafasında havai fişekler patladı ve düşünmeye başladı.

“Kahretsin!” diye bağırdı.

“Biraz sakin ol” dedi kadın çekinerek.

“Kahretsin! Sistemim bozuldu. Sana bunu hiç söylememeliydim.”

Ahmet ayağa fırladı, ceketini aldı ve hızla bardan çıktı. Hesabı kadına kilitlediğinin farkında bile değildi. Yürüdü, yürüdü… Saatlerce “kahretsin” diye söylenerek yürüdükten sonra bir kaldırıma çöktü ve ağlamaya başladı. Artık düşünüyordu.

Dünyanın etrafında dolaşan görünmez bir uzay gemisinin içinde üç uzaylı vardı. Birinci uzaylı telaşla dinlenme kabinine girdiğinde diğer iki uzaylı neden bir dinlenme kabinleri olduğunu tartışıyordu.

“Efendim, Ahmet”dedi birinci uzaylı, “onu kaybettik.”

“Ahh nasıl olur?” dedi ikinci uzaylı.

“Kadın, efendim.” dedi birinci uzaylı.

“Hep kadındır.” dedi üçüncü uzaylı ve ikinci uzaylı konuştu.

“İnsanların düşünce sistemleri çok karışık. Bu kadar yıldır hala uzayı keşfedememelerine şaşırmamalı. Oysa onların gelişimine yardım etmek için buradaydık. Ahmet belki de yanlış seçimdi.”

“Onlara yardım etmek için binlerce orta boyda evreni yaratıp yok etmek konusundaki etik düşüncelerim değişmedi Efendi İkinci Uzaylı.”

“Yine başlama Birinci Uzaylı. Bunu yeterince tartıştık.”

“Siktir!” dedi üçüncü uzaylı.

“Ne oldu Fahrettin.” dedi Birinci Uzaylı ve Fahrettin’e dönünce masaya su döktüğünü gördü.

“Yine döktüm.” dedi üçüncü uzaylı Fahrettin.

“Endişelenme” dedi Birinci Uzaylı “şuradan Selpak al ve sil. Evrenin her yerinde çalışır.”

Fahrettin Selpak aldı ve masayı silerken konuştu.

“Bu kadar çok düşünen bir varlığın böylesine bir icat yapması bir mucize olmalı.”

“Selpak” dedi Efendi İkinci Uzaylı “evreni siler atar.”

En Yeniler

Uzun Bir Yıldızın Altında

Rüveyda G. Balcı İnat Benim benle yürüyen, tekdüzeliğiyle eski yaralarını gözleyen...

Bir David Lynch Kâbusu: Kayıp Otoban

İnceleyen: Abdullah Karaaslan 1997 yılında gösterime girdiğinde gerek ticari anlamda...

UPAS Yayıncılık’tan Edebiyatseverlere Özel Sait Faik Replikaları

Türk edebiyatının en usta hikâyecilerinden Sait Faik Abasıyanık’ın eserleri,...

A7 Kitap, 5 Yeni Şiir Kitabıyla Raflarda

A7 Kitap, edebiyat dünyasında önemli bir adım atarak Cuma...

Kabuğuna Sığmayan Hikâye: Bir Salyangozun Anıları

İnceleyen: Lâl Ada Ebiçlioğlu İç ısıtan ve yürek burkan animasyon...

Yabancı Yiyecek Reyonunda Gece Yarısı

Warsan Shire Çeviren: Melih Bera Ermiş Sevgili Amcacığım, siz hep yabancı...

Benzer İçerikler

Çok

Ferah Doğan Bir şeyi çok olmamak gerek, doğru aslında. Bir şeyden çok olmamak Çok ev, çok kazak, çok pencere. Çok şair, çok garson, çok Bozuyor hemen kendini, tırnaklar Oje pembe...

Çifte Mendille

dünyayı harabe haline getirmeye paydos küçük şeyler için terleme bu yüzden farzet ki fırına sürülmeden ekmek nasıl bakarsa hamurken senin yüzüne sen de karanlığa karış, ötekilere özenme kelimeleri açsak cam...

Kötü Şiir Fetişisti

Erdem Yılmaz Gertrude ile tanıştığımda şimdi olduğu gibi kamburunu çıkararak yürümüyordu. Tabii o zamanlar kendisine Gertrude da demiyorduk. Muharrem, Hayrullah gibi bu coğrafyada kimilerince komik...