Solgun* – A. Afrail Gök

elimde kaygılarından solgun bir gül var
bir buket mor sümbül
gecenin göremeyeceği umutları, bitkileri topladım
güzelleştireceğim, ölümsüzleştireceğim güzel gülenleri

ve sizler eksik çocuklar solukları kesik
ayakkabıları yırtık, gözleri çekik

çocuklara üzülme, havalar hep kararsızdır
her gün fırtına farklı şekillerle eser
soğukken ısıtan, var eden, çürüten, öldüren
ne desem değişmez seni bu dünyada süründüren

eksik çocuklar tamamlanmak ister
var dağın üstünde bilmediğimiz bir keramet

hep bize yağsın ekim yağmurları hep
hep biz mutluyken yağsın asteroitler hep

yirmilerinde iki aşık için çok zordur hayat bazen
tutuşturdum tüm kentlerin öfkesini minik avuçlarımıza
kaç yıl önce uyuduğumu hatırlamıyorum bir aşk
ur gibi –senin için kötü huylu benim için iyi–
büyüyor ve çürüyor damarlarımızda tekzibi yayınlanmış cenaze bitkileri gibi
bitkiler ölür gözler küçülür ve çekilir ve biz yaşayan ölü
hep bir aşktan bahseder şairler hep kahroluyoruz zaman aralıkları içinde

hiç unutmayacağım kapkara gözlerin hiç kapanmayışını
hiç unutmayacağım nesibe’yi ve sinemalarını
anneme çok kızıyorum hiç öğretmedi bana
insan sevgiye ve umuda açken neye tutunur
kime bakıyor ben açısında değilken varlığımı parçalayan zaman

işte tam bu çizgilerin etrafında seni seviyorum
tam bu noktalarda canımız yanıyor

bir kör bıçakla parçaladıkça bana kalan kibri
anılarımı yaşatamıyorum ölü bir rus askeri gibi
bir dinamit havaya uçuruyor sevilme ihtimalimi
ama var olmaya dayanıyorum, o ihtimale inanıyorum

bir gün kırmızı giyinmeyi seveceğim
kanadığımı görmeyeceksin

bildiğim tüm kelimeleri birleştirip
eline tutuşturdum tanımadığım bir çocuğun
büyüdüğünde ona çok filozof geleceğim
şu an kendimi çok beğenmiş görüyorum

ve yine
işte tam bu çizginin ortasında –ve kavgamın– seni çok beğeniyorum
gördüğün şey gün geçtikçe çürüyor
kentte bir çocuk öfkesi var, soluk sonsuz gecelerdir bitmiyor

bize kimse bir şey neden sevilir öğretmedi ki
biz kendimiz sevgi olduk
bize kimse şifacı ol demedi ki
hep biz ellerinden tuttuk
ve bu sevgiyi önce kendi üstümüzde deneyip
kendi zamanımıza hapsolduk
kırgın bir eylem yaratma adına doğdum ben memlekette
sonra bu döngü tekrarlandı

şimdi asma kaç yaşında meyve verir
şimdi hangi dünya güzel güler

usta işi bir çocuk hüznü büyütüyorum içimde
bir gün bana seni öğretecek
bir yaramı recmedecek ve beni yürütecek
beni gördüğünde gülümseyeceksin
ve kanadığımı görmeyeceksin

En Yeniler

2025 Nobel Edebiyat Ödülü Macar Yazar László Krasznahorkai’ye Verildi

İsveç Kraliyet Akademisi, 2025 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nü çağdaş...

Buzdokuz Dergisinin 28. Sayısı “İz İmza Özne” Dosyasıyla Yayınlandı

Buzdokuz bu sayısıyla 6. yılına girdi. Ekim–Kasım–Aralık 2025 tarihli 28....

Ama En Çok Bulantı – Onur Ocak

Günlerim böyle aynı olmasa Uyusam, uyusam Dünyanın anlamsızlığına ve buna gücenikliğime...

160. Kilometre’den Üç Yeni Kitap: “Adaletler”, “Gerçek Apt.” ve “Sizi Kaçırıyorum”

Bağımsız şiir yayınevi 160. Kilometre, son yayın döneminde üç...

Mustafa Köz’ün İç Odası: Söyle Sonsuzluğun Unuttuğunu

İnceleme: Handan Deniz Tinik Ağır aksak, tökezleyerek yürüdüğüm dünya; şiir....

Yavuz Çetin’in Ardından: “25 Eylül (Acoustic Versions)” Albümü Yayında

Her notasında hüzün, hasret ve içten bir samimiyet taşıyan...

Benzer İçerikler

XXI. Yüzyıl Şeriyye Sicillerine Göre Mental Durumum

“I’m sorry. Thank you. I’m sorry.” Beau Is Afraid Hiçbir şey değişmez. Akan sudur. Su değişmez. Evler bazen çok eskir. Evler bazen çoksesli. Evleri bazen tamir etmek...

Kırmızı Işıkta Duran Süt – Bilgehan Tuğrul

kan gitmeyi örebilseydi çeperleriyle kan gitmeyi töre bilseydi aşiretleriyle mektuplar dansözlük eder miydi virgül noktayla oynaşta cilalanması gereken yerlerde niçin ayetler toprağa dantel ordu bacaklar istiyor öpücükler vururken kafataslarını kan sevişmeyi örgütleseydi yine dağılır...

Matruşkanın En Küçüğü – Emine Güler

Evde un biter, yumurta biter, süt biter, leş sinekleri hiç bitmezdi. Kara bir veba gibi çoğalır, çoğaldıkça tüm eve yayılır, konduğu her şeyi ve...