elimde kaygılarından solgun bir gül var
bir buket mor sümbül
gecenin göremeyeceği umutları, bitkileri topladım
güzelleştireceğim, ölümsüzleştireceğim güzel gülenleri
ve sizler eksik çocuklar solukları kesik
ayakkabıları yırtık, gözleri çekik
çocuklara üzülme, havalar hep kararsızdır
her gün fırtına farklı şekillerle eser
soğukken ısıtan, var eden, çürüten, öldüren
ne desem değişmez seni bu dünyada süründüren
eksik çocuklar tamamlanmak ister
var dağın üstünde bilmediğimiz bir keramet
hep bize yağsın ekim yağmurları hep
hep biz mutluyken yağsın asteroitler hep
yirmilerinde iki aşık için çok zordur hayat bazen
tutuşturdum tüm kentlerin öfkesini minik avuçlarımıza
kaç yıl önce uyuduğumu hatırlamıyorum bir aşk
ur gibi –senin için kötü huylu benim için iyi–
büyüyor ve çürüyor damarlarımızda tekzibi yayınlanmış cenaze bitkileri gibi
bitkiler ölür gözler küçülür ve çekilir ve biz yaşayan ölü
hep bir aşktan bahseder şairler hep kahroluyoruz zaman aralıkları içinde
hiç unutmayacağım kapkara gözlerin hiç kapanmayışını
hiç unutmayacağım nesibe’yi ve sinemalarını
anneme çok kızıyorum hiç öğretmedi bana
insan sevgiye ve umuda açken neye tutunur
kime bakıyor ben açısında değilken varlığımı parçalayan zaman
işte tam bu çizgilerin etrafında seni seviyorum
tam bu noktalarda canımız yanıyor
bir kör bıçakla parçaladıkça bana kalan kibri
anılarımı yaşatamıyorum ölü bir rus askeri gibi
bir dinamit havaya uçuruyor sevilme ihtimalimi
ama var olmaya dayanıyorum, o ihtimale inanıyorum
bir gün kırmızı giyinmeyi seveceğim
kanadığımı görmeyeceksin
bildiğim tüm kelimeleri birleştirip
eline tutuşturdum tanımadığım bir çocuğun
büyüdüğünde ona çok filozof geleceğim
şu an kendimi çok beğenmiş görüyorum
ve yine
işte tam bu çizginin ortasında –ve kavgamın– seni çok beğeniyorum
gördüğün şey gün geçtikçe çürüyor
kentte bir çocuk öfkesi var, soluk sonsuz gecelerdir bitmiyor
bize kimse bir şey neden sevilir öğretmedi ki
biz kendimiz sevgi olduk
bize kimse şifacı ol demedi ki
hep biz ellerinden tuttuk
ve bu sevgiyi önce kendi üstümüzde deneyip
kendi zamanımıza hapsolduk
kırgın bir eylem yaratma adına doğdum ben memlekette
sonra bu döngü tekrarlandı
şimdi asma kaç yaşında meyve verir
şimdi hangi dünya güzel güler
usta işi bir çocuk hüznü büyütüyorum içimde
bir gün bana seni öğretecek
bir yaramı recmedecek ve beni yürütecek
beni gördüğünde gülümseyeceksin
ve kanadığımı görmeyeceksin