Rabia Karabacak
taşların elleri bembeyaz
bağrına bastığında acısı dinmiyor yine de
tek bir yaprak kımıldamıyor artık
cama bir kadın yansıyor
mutluluğu yakıştıramamış kendine
kayboluyor bir çarşafın izinde
perdeleri aralı,
sarı sıcak ediyor sokak lambası yatağını
sevgilisini koynunda uyutmak istiyor
kendine kıvrılmış soruyor:
“neyin hak arayışı bu,
hangi sömürülüşün?
aşk sınıfsal olmamalı!”
-yüzeysel sevmeyi öğrenmeli
diğer herkes gibi sevmeliymiş,
bunun sevgi olduğuna inandırmalıymış kendini-
sonra
ağlıyor ağlıyor ağlıyor
hepsini de nasıl yutuyor böyle
büyük bir hain o
kendi yaşantısının içindeki
tanrılar biliyor
biliyorlar ve yakında Yahuda’ya gönderecekler onu
Lynkeus görebiliyor içini
geceden daha zifiri, katrandan daha karaymış
susmuyor:
“sevgiye edeceğim itaat!”