Osman Çakmakçı Söyleşisi

Levent Karataş

 

“1980’li Şiirin Tasfiyesi”ni tartışmaya açan, medeniyete ve burjuva yaşam biçimine karşı bozkırı ve barbarlığı, kültürel şiire karşı organik şiiri savunan Osman Çakmakçı ile edebiyat ve şiir üzerine söyleştik.

Seyhan Erözçelik’in kitapları çıktığında kaç yaşındaydınız?

-On yedi.



Şiirlerini nasıl buluyorsunuz?

-İyi bir şair ve bir simyacı olduğunu düşünüyorum.



Dünyalı, ayakları yere basan bir simyacı mı olduğunu düşünüyorsunuz?

-Seyhan’da bir ironi ve inanmazlık olduğunu düşünüyorum. İnandığı şeye karşı çıkmayı sevmekteydi.



Yani şiirlerinde bir gel-git durumu mu yaşıyor?

-Kendine karşı savaştığını düşünüyorum. Mesela, Seksen Şiirindekilerden kimileri bu dünyada olmayan, gerçek dışı şiir yazıyor.



Bir şair dünyada olmayan bir şeyi yazamaz mı sizce?

-Yazabilir ama karşılığı olmaz. Söylediğim gibi, Seksen Kuşağı şairlerinin bazı şiirleri örneğin… Sanat ağırlığı çok fazla ancak onun şiirinde gerçekçilik yok.



Seyhan Erözçelik’te bilip de bilmemezlik olduğunu mu düşünüyorsunuz çünkü o şiirdeki tüm sanatları biliyor?

-O ironi yapıyor. Nihilist yanı çok fazla.



Bu gel-git yönünü anlatabilir misiniz?

– Bazı şiirlerinde susması gereken yerlerde konuşuyor, konuşması gereken yerlerdeyse susuyor. Bazı şeyleri eksik bırakmış gibi.



Seyhan’ın Türk Edebiyatı’ndaki yerini nasıl buluyorsunuz?

-Çok önemli bir şair olduğunu düşünüyorum ancak bazı kitaplarında kendini unuttuğunu da düşünüyorum. Dile fazlaca yüklenmiş.



Seyhan Erözçelik şiirlerinde kökleri ile ilgili hesaplaşmasını anlatmakta değil mi sizce?

-Evet ama en büyük hatası, reklam yazarı olmasıydı.



Ekmeğin rahat kazanımı bir konfor da katıyor olamaz mı?

-Olabilir.



Şiir sizce nasıl olmalı?

-Şiir sadece dille yazılmalı.



Peki, görsel şiir nedir size göre?

-Görsel şiir diye bir şeye inanmıyorum. Ona ancak şiirsellik diyebiliriz ama şiir değildir. Onun başka bir sanat olduğunu düşünüyorum.



Size göre, Arthur Rimbaud görsel şiir yazmadı o zaman?

-Yazmamıştır. Kimyasal bir şiir yazmıştır. Dili zorlayarak kelimelerle dil arasında bir tevafuk yaratmıştır.



Onun şiiri sizce nasıldır?

-Şiiri kendisinin dışına çıkmıştır. Tam olarak gerçekte onu ifade etmeyen bir şey haline gelmiştir.



Daha başka şiir nedir sizce?

-Şiir aşırılık demektir. Ahlaklı şiir diye bir şey yoktur.



Rimbaud’un silah kaçakçılığı yapması o dönem için bir aşırılık taşımıyordu çünkü o dönem öyle bir dönemdi. Ama etik olarak köle ticareti yapması insani olarak doğru değil.

-Evet.



Hangi şairleri beğeniyorsunuz?

-Sami Baydar, Seyhan Özçelik, Ahmet Güntan. Sami Baydar, dışavurumcu ve farklıdır. Labirentleri, girdapları, gelgitleri olan bir şair. Lale Müldür, Attila Jozsef, Ömer Şişman, Ömer Aygün, Levent Yılmaz çok iyi şairlerdir.



Arkadaşlık üzerine ne düşünüyorsun?

-Akrabalıktan bile önce gelir.



Ahmet Kaya kalbinin sol tarafında. Bu toplum neden Ahmet Kaya’ya sahip çıkmadı?

-Bu toplum koyun gibi olduğu için…



Yeni Dünya kurulurken bir sol kesim var. Direnmek zorunda kalan…

-Murat Belge sol liberaldir. Birikim de sol liberaldir. Ancak Birikim Dergisi’ni sadece öğrenmek için okuyorum.



İsmet Özel hakkında ne düşünüyorsun?

-Fazla retorik olduğunu düşünüyorum.



Şiir nasıl olmalı?

-Şiir bir bütündür. Dizelerden oluşmaz.



Son zamanlarda neler okuyorsunuz?

-Nietzsche ve Tevfik Fikret’in Tarih-i Kadim isimli eserini.



Çıkardığınız derginin adı neden Bu Çağ?

-Bu çağın çok iyi bir çağ olduğunu düşünmediğim için.



Küçük İskender nasıl bir şair?

-Ham bir yeteneği olduğunu düşünüyorum. Çok fazla okumayan, sürekli yazan bir şairdi. Sadece duygularla şiir yazılabileceğine inanmıyorum. Ne yazdığı hakkında bir planı programı olması gerekir şairin. Fakat İskender’e tanınan imtiyaz da hiçbir şaire tanınmadı bu ülkede. Bu piyasada ne isteniyorsa onu yapan bir şairdi İskender.



Bazen ne yaptığını bilmese de insan önemli bir şey yapamaz mı?

-Bence o dehalara özgü bir şeydir. Örneğin, William Blake bir dehaydı. Attila Jozsef bir halk çocuğu, bir deha ve iyi bir şairdi.






Teşekkürler…

 

En Yeniler

Elbiseler, Cinayet ve İktidar: Jean Genet’nin Hizmetçiler’i

Yazar: Özgür Özer Cumartesi akşamı Moda Sahnesi’nde prömiyerini yapan Jean...

Çifte Mendille

dünyayı harabe haline getirmeye paydos küçük şeyler için terleme bu...

Zaman-Taş Diyalektiği: Maximus Şiirleri’nde Gloucester’ın Çoklu Katmanlarının Fragmanter Hafızası Parçalı Not(a)lar

İnceleyen: Kadir Tepe I. NOT(A) Gloucester’ın taşları, tarihsel monolit değil, insanlığın...

Kendi Katedralinde Yaşayacaksın

Zöe Skoulding Çeviren: Esra Asar Kum katedrali, köklerin arasından gevşeyen, Ya da...

Patriyarkanın Çatırdayan Duvarları: “Kutsal İncirin Tohumu”

İnceleyen: Şura Aykan İranlı yönetmen Mohammad Rasoulof’un Cannes Film Festivali’nde...

Bellek, Kayıp ve Yas Üzerine: Elmalar

İnceleyen: Dilek Işık “Yas ve Melankoli” başlıklı makalesinde Freud, yas...

Benzer İçerikler

Murat Nemet-Nejat / Her Çeviri Bir Yanlış Okumayla Başlar

Murat Nemet-Nejat & Gonca Özmen Banliyö Edebiyat Editörlerinden Önsöz   Banliyö Edebiyat olarak isteğimizin yapılandan ziyade yapılmışı ön plana çıkarmak olduğunu daha önceleri söylemiştik. Bu bağlamda Kitap-lık...

Şiir Eloğlu ile Röportaj

Selim Yücel & Azimet Avcu   Türkiye’ye ne sıklıkla geliyorsunuz? Burada hala aile bağlarınız var mı? Yılda bir veya iki defa geliyorum. Tabii ki gelmemin sebebi çoğunlukla...

Nergihan Yeşilyurt – Soruşturma #05

R. Kimsiniz? (mümkün olduğunca özgeçmişvari, edebiyattan uzak bir şekilde)85 Nisan’ında Trabzon Maçka’da doğdum. Tipik bir Karadenizli ailenin gurbetteki babasıydı babam. Ben üç yaşındayken İstanbul’a babamın...