Ömer Uluç: “Ufuk Çizgisinden Öteye” Sergisi

İstanbul Modern’de “Ufuk Çizgisinden Öteye” Sergisi Üzerine Bir İnceleme
Yazan: Azimet Avcu

Türkiye çağdaş sanatının önde gelen isimlerinden Ömer Uluç (1931–2010), üretimindeki radikal çeşitlilik, malzeme kullanımındaki özgürlük ve entelektüel altyapısıyla yalnızca sanat çevrelerinde değil, edebiyat ve felsefe alanlarında da etkili olmuş çok yönlü bir figürdür. İstanbul Modern’de 21 Mart 2025’te kapılarını açan ve 12 Aralık 2025’e kadar devam edecek olan “Ömer Uluç: Ufuk Çizgisinden Öteye” başlıklı retrospektif sergi, sanatçının 1960’lardan 2010’a uzanan üretimini 300’ün üzerinde yapıtla izleyiciyle buluşturuyor. Sergi yalnızca bir sanatçının eserlerine değil, aynı zamanda o sanatçının dünyaya bakış biçimine, iç yolculuğuna ve yaşadığı çağın izleklerine açılan bir kapı niteliğinde.

1931 yılında doğan Ömer Uluç, mühendislik eğitimi sırasında sanata yönelmiş, resim eğitimini sürdürürken aynı zamanda edebiyat, müzik, tiyatro, sinema ve tarih gibi pek çok farklı alana ilgi duymuştur. Paris’ten New York’a, Meksika’dan Nijerya’ya uzanan geniş bir coğrafyada yaşadığı deneyimler, onun sanatına hem biçimsel hem de içeriksel olarak yansımıştır. Eserlerinde görülen figürler, hayvanlar, deniz yaratıkları, mitolojik ve bilinç dışı varlıklar, onun hayal gücüyle gerçeklik arasında kurduğu geçirgen sınırların izlerini taşır.

Ufuk Çizgisinden Öteye: Zamanı ve Mekânı Aşan Bir Sergi

İstanbul Modern’in yeni binasında düzenlenen sergi, ziyaretçisini zamansal bir yolculuğa çıkarırken aynı zamanda mekânsal bir karşılaşma deneyimi sunuyor. Ömer Uluç’un erken dönem yağlıboya çalışmalarından son dönem kolajlarına, desenlerinden kitap kapaklarına, heykellerine ve kişisel belgelerine kadar geniş bir arşiv gözler önüne seriliyor. Bu sergi, yalnızca eserleri değil, sanatçının zihinsel evrenini de keşfetme imkânı tanıyor.

Sergi beş temel bölümden oluşuyor:

  1. Soyut ile Figür Arasındaki Devingenlik

  2. Deniz ve Denizcilik İmgesi

  3. Mitolojik ve Bilinçdışı Figürler

  4. Kâğıt Üzerine Çizimler ve Kitap Kapakları

  5. Heykeller ve Üç Boyutlu Üretimler

I. Soyut ile Figür Arasındaki Devingenlik

Serginin temel temalarından biri, sanatçının figüratif ile soyut arasında kurduğu ilişkiyi keşfetmek üzerine kurulu. Ömer Uluç’un sanata yaklaşımı, biçimin kesin çizgilerle tanımlanmasından çok, onun dönüşebilirliğine odaklanır. Sanat hayatına başladığı ilk yıllarda spiral formu, onun anlatım dili haline gelir. Londra’da bir otel odasında, tekrar tekrar “O” harfini çizerken gelişen bu pratik, zamanla jest ve hareketle bütünleşir. Bu da sanatçının ikonik “balzon” ve “ikon” figürlerini doğurur. Bu figürler sabit değil, sürekli değişen kümeler olarak karşımıza çıkar. Kadın ve erkek temsilleri, hayvan-insan kırmaları, hibrit varlıklar ve soyut formlar Uluç’un dünyasını şekillendirir.

II. Deniz ve Denizcilik

Serginin ikinci bölümünde Ömer Uluç’un denizle kurduğu özel bağ öne çıkar. Deniz, onun için yalnızca bir tema değil; yaşamının ve düşünce sisteminin merkezinde yer alan metaforik bir uzamdır. Deniz araçları, gemiler, kürekler, yelkenliler; sanatçının zihninde sürekli yer eden imgeler olarak eserlerinde kendilerine yer bulur. Bu bölümde yer alan bazı büyük boyutlu tuvallerde deniz ile insan figürü iç içe geçer. Uluç’un denizi bir yaşam kaynağı ve bilinçaltının taşıyıcısı olarak işlediği görülür.

III. Mitolojik, Büyüsel ve Bilinçdışı Figürler

Uluç’un en ayırt edici yönlerinden biri, mitolojiye ve bilinçdışına dair ilgisidir. 1974’te Doğu Afrika’da keşfedilen ve Beatles’ın “Lucy in the Sky with Diamonds” şarkısına da ilham olan “Lucy” figüründen yola çıkarak ürettiği “Afrika Kraliçesi” serisi, bu ilgiyi somutlaştırır. Sergide bu serinin çeşitli örnekleri yer alıyor. Ayrıca Galapagos Adaları’ndan ilhamla yarattığı “George” isimli yaratık da bu bölümde izleyiciyle buluşuyor. Kadın figürleri bu anlatı içinde zaman zaman tanrıçalaşırken, bazen sokaktaki sıradan bir kadın olarak yeniden yorumlanır. Uluç’un “Büyücü-Cadılar-Resam” (1987) ya da “Pembe Uçak” (1987) gibi işlerindeki kadın imgesi, hem politik hem de şiirsel bir düzlemde işlenir.

IV. Kâğıt Üzerine Çizimler ve Kitap Kapakları

Serginin belki de en içten bölümlerinden biri, sanatçının el çizimleri, desenleri ve bu çizimlerin kitap kapaklarında yer bulduğu örneklerden oluşuyor. Ömer Uluç, hayatı boyunca yalnızca tuvalle değil, defterlerle, küçük kâğıt parçalarıyla, mektuplarla da üretmiş bir sanatçıdır. Burada özellikle edebiyatla kurduğu ilişki dikkat çeker. Kapakta yer alan röportajların yer aldığı dergiler, sanatçının düşünsel derinliğini ve gündemle olan bağını gözler önüne seriyor. Bu bölümdeki malzemeler, izleyiciye sanatçının kamusal yüzünün yanı sıra içsel dünyasına dair ipuçları da veriyor.

V. Heykeller ve Üç Boyutlu Çalışmalar

Uluç’un heykelleri, resimlerinde olduğu gibi figüratif ile soyut arasında salınan formlardan oluşur. Metal, tel, kumaş ve ahşap gibi çeşitli malzemelerle ürettiği heykelleri, bedenin parçalanabilirliğini ve yeniden kurulabilirliğini ima eder. Sanatçının “Prens” adlı heykel çalışmaları (2000) bu bağlamda serginin önemli parçalarından biridir. Uluç, üç boyutlu formda bile resimselliği ve hareket hissini korur. Sergide yer alan heykeller, yalnızca mekânsal bir zenginlik değil, Uluç’un sanatının boyutlar arası geçişine de işaret eder.

Sanatçının Entelektüel Yüzü

Sergideki eserler kadar dikkat çeken bir diğer unsur da Ömer Uluç’un entelektüel kişiliğidir. Yazıları, konuşmaları ve katıldığı röportajlar onun sanatçı kimliğini aşan bir figür olduğunu gösterir. Sanat üretimini yaşamla, bilimle, tarih ve felsefeyle iç içe örmüş bir sanatçının sesi sergi boyunca yankılanır. Bu bağlamda sergi yalnızca görsel değil, düşünsel bir deneyime de dönüşür.

Ziyaretçiye Sunulan Deneyim

“Ufuk Çizgisinden Öteye”, izleyiciyi zamanın ve mekânın ötesine taşımayı amaçlıyor. İstanbul Modern’in mimarisiyle uyumlu biçimde kurgulanan sergi, izleyicinin hareketiyle birlikte yeniden şekillenen bir deneyim sunuyor. Kimi zaman bir heykelin arkasında beklenmedik bir desen, kimi zaman bir kitap kapağının içinden fırlayan figür, izleyiciyi durağanlıktan uzaklaştırıp sanatın içinde dolaşmaya davet ediyor.

Serginin sonunda yer alan özel arşiv bölümü, Ömer Uluç’un kişisel belgelerini, yazılarını ve röportajlarını içeriyor. Bu belgeler, sanatçının sanatsal pratiğinin ardındaki düşünsel çerçeveyi daha da görünür kılıyor.

İstanbul Modern Sergi Ekibi

Sergi Küratörleri: Öykü Özsoy Sağnak, Nilay Dursun
Asistan Küratör: Naz Uğurlu Benek
Multimedya Odası: Adom Şaşkal
Eser Kayıt ve Sergi Bölümü: S. Gözen Müftüoğlu Serkan Terzioğlu, Erkul Gönül, Dilara Ulu
Mimar: Çağdaş Bezirgan
Teknoloji Sistemleri: Hakan Ezer

En Yeniler

Kötü Şiirin İhtisası: Bir Tasnif Denemesi

Bu dosya, şair Münir Yenigül’ün uzun yıllara yayılan bir...

Gündeliğin Nabzını Tutan Şiir: Zeynep Karaca’yla Söyleşi

Zeynep Karaca, son yıllarda Türk şiiri üzerine yürütülen en...

Wes Anderson Sinemasında Yeni Bir Katman: Fenike Planı (The Phoenician Scheme)

Wes Anderson, 1990’lardan bu yana kendine özgü bir estetikle...

Alekos Fassianos: Mit ile Gündeliğin Arasında Figüratif Bir Şiirsellik

Azimet Avcu Alekos Fassianos’un yaşamı ve sanatı, yalnızca modern Yunan...

Kedilerin İçtiği Su – Ozan R. Kartal

o kadar düşündüm o kadar düşündüm ki korktum dünyadan çilehanelerde sıkılmıyor...

Ergin Günçe Hep Aramızdaydı

Adnan ÖZYALÇINER Ergin Günçe, en gencimizdi. Aynı dönemde İstanbul Erkek...

Benzer İçerikler

Alekos Fassianos: Mit ile Gündeliğin Arasında Figüratif Bir Şiirsellik

Azimet Avcu Alekos Fassianos’un yaşamı ve sanatı, yalnızca modern Yunan resminin değil, figüratif çağdaş sanatın evrensel anlamda en özgün örneklerinden biri olarak değerlendirilebilir. 20. yüzyılın...

Sesin Belleği: Caetano Veloso’da Müzik, Şiir ve Sinema

Azimet Avcu Caetano Veloso, sadece bir şarkıcı ya da besteci değildir; o, aynı zamanda Latin Amerika’nın kültürel hafızasını taşıyan, Brezilya’nın siyasi ve estetik dönüşümüne tanıklık...

Tanıdık Bir Hikâye: Önce Herkes Derin Bir Nefes Alıp Versin

Mihriban Kurt Söze Tolstoy’un ‘‘Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.’’ cümlesiyle giriş yapmayı uygun buldum. Her ailenin trajedisi biriciktir,...