Kötü Şiirin İhtisası: Bir Tasnif Denemesi

Bu dosya, şair Münir Yenigül’ün uzun yıllara yayılan bir okuma pratiğinin, zihninde biriken soruların ve yer yer müstehzi gözlemlerinin sonucunda ortaya çıktı. Başlangıç noktası basitti: “Kötü şiir nedir?” sorusu etrafında dolanmak. Ama bu sade soru, zamanla şiir adına oldukça karmaşık, bazen de eğlenceli bir alana kapı araladı. Kötü Şiir sorusunun ilk olarak Ali Yoksuz’un editörlüğünde Kafagöz Şiir Sanat‘ta cevaplayan Münir Yenigül, bu soru hakkında yeni cevaplar üretmeye devam ediyor.

Yaklaşık yirmi yıldır şiir okuduğunu söyleyen Yenigül, “iyi şiirden anlarım” demektense, “kötü şiirden iyi anlarım” diyerek konuyu tersinden kavrıyor. Bu dosyada yer alan notlar, kötü şiirin bazı ortak özelliklerini anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik. Peygamber metaforlarına fazlaca yaslanan arketip şiirlerden, duygu yerine açıklama koyan metinlere; köşe yazısına benzeyen politik şiirlerden, şaka yapmaya çalışan ama yapamayan dizelere kadar geniş bir alana yayılıyor bu örnekler.

Yenigül’ün önerdiği pseudo-formül şu: Kötü şiir örneklerini artırdıkça, bunların hiçbirini barındırmayan şiirin “iyi şiir” olup olamayacağı üzerine düşünmek. Elbette bu kesin ve mekanik bir ölçüt değil, ama tartışmaya değer bir yaklaşım. Nitekim “kötü şiir bazen öyle kötü olabilir ki, şiiri tarif etmenin tek yolu o kötüye bakmak olur” fikri, bu dosyanın temelinde yatıyor.

Bu çalışma, bir kara liste değil. Aksine, şiirin neyle karıştırıldığını —hatta zaman zaman şiirin yerine nelerin ikame edildiğini— gösteren samimi ve ironik bir tasnif denemesi. Belki de asıl amacı, kötü şiirin diline, tonuna, niyetine daha dikkatli bakarak, iyi şiirin kıymetini biraz daha iyi anlamamıza yardımcı olmak.

Kötü Şiir Üzerine

Münir Yenigül’ün notlarıyla


1

Kötü şiir, arketipseldir, menkıbevidir; yıl olmuş 2088, hâlâ Yusuf der, kuyu der, Nuh der, peygamber der, tufan der, elma der, Adem der, ilk günah der.
Artık bunlar bir anlam ifade etmiyor, anlam pörsüdü.

“yıldırımlar düşerdi kızların omuzlarından
düşerdim bir kuyuya yusuf olurdum her gün
kardeşlerim olmazdı bir kuyuya düşerdim”


2
Kötü şiir, kötü şakalar yapar.

“Harpte güldürücü gaz da kullanmışlardı.
Ve biz üç yaralı arkadaş
Bir mermi çukurunda güle güle ölmüştük.
Herhalde karılarımızın sözü geçiyor Allaha
Biz cenge giderken,
Güle güle demişlerdi…”

Bu sefer güldürmedi.


3
Kötü şiir, kamyon arkası yazıları gibi yan sanayi felsefe, ilköğretim yıl sonu müsamerelerindeki piyes metinleri gibidir.

“kimsem yok diyenler sendika kurmuş:
   Sahipsiz-Sen”

50’ye merdiven dayamış adamlarsınız yahu, bu ne, ne bu?


4
Kötü şiir başkaları adına, başkalarının ağzıyla konuşur, ki bu genelde piyes olur.

Bir Karaborsacının Şairlere Öğüdü,

Dinar Yolunda Devrilen Bir Fordun Şöför Ahmet İçin Yaktığı Ağıt


5
Kötü şiir okuru aptal yerine koyar, yani’lerle, çünkü’lerle duygunun kaynak kodlarını açmaya çalışır, açıklamalara girişir.


6
Çağrışımla yazılan şiire bir örnek:

“Aşk bu, kızıl ötesi,
yaralı müzesi,
hareket edemem”

Poşet – Serdar Ortaç


7
Kötü şiir köşe yazısı gibidir, dümdüz bir konjonktür tahlili yapar (şiir için ne ağır şey).


Ve kime karşı bütün bunlar
Masum insanlara karşı
Binlerce yıl oturdukları yurtta kalmak isteyenlere karşı
Ve kim tarafından bütün bunlar
Roma’nın, Babil’in, Asur’un ve Firavunların
Ve nice milletlerin zulmünü görenler tarafından

En sefil bir kapitalizm taklidi
Ve komünizm ciridi
Kendi insanımızı
Ruhumuzu canımızı kanımızı
Eritip emdi, emdi eritti
Bir oyun böyle başladı

Ruhları donmuş şahların
Sana yabancılaşmış aydınların
Attı seni kucağına Rusya’nın
Pakistan’a karşı
Zavalli Afganistan
Hayır hayır zavallı değil
Kahraman Afganistan

Dünyayı bir kefeye
Kendini bir kefeye
Koyan
İran
— Yalnız kendine açık
Kendi sorunu dışında sorun tanımayan —
Umursamadı yanı başında
Gözler önünde
Çiğnenmesini bir kardeş ülkenin

Pakistan, İran, Türkiye
Dağıttılar birliklerini
En düşman ülkeler
Paktlar kurarken
Seni başbaşa koydular kaderinle

Dayı Ortadoğu analizi kasmış.


çok yönlü bir planın adım adım ilerlemesidir
katil dünyayı yap boz tahtasına çevirmekte
hemen yanıbaşımızda yeni yeni haritalar çizilmektedir
toprağın gerçek sahipleri es geçilmekte

2006 nın sonuna kadar hiç olmazsa
her şiirimiz her öykümüz düşmana vursun
yanında olalım direnenlerin çaresizlerin
bu bir namus borcudur sanat adına
ve de gelecek güzel günlerin

Bu dayı da deadline vermiş.


Türk şiirinde dayılar sorunsalı.


Füsun Akatlı:

Şiirde (bir dünya görüşünün yansıması anlamında olmamak üzere), bir ideolojinin hizmetindeki şiir, didaktik olmaya kadar varan bağlanımlı (angaje) şiir konusunda ne düşünürsün?

Edip Cansever:

Bu soruya vereceğim cevabı kestirebilirsin ya, birkaç şey söyleyeyim. Yalnız şiir için değil, tüm sanat için geçerli söyleyeceklerim. Ama özellikle şiirde, sanatçının dünya görüşü derinlerde, içerlerdedir. Bizde şiiri politize etmek yanlışı yapılıyor. Öyle olunca da dünya görüşünün yerini güncel siyasa alıyor. Şiirden bu konuda fazlaca bir şeyler beklemek gibi bir yanlışa düşülüyor.

Füsun Akatlı:

Hem sanat açısından, hem bilim açısından, siyasa açısından yanlış bu. Şiirle devrim yapacaklar! Üstelik kötü -kötü olması doğal bu durumda- şiirle! Şiire olduğu gibi, devrime de saygısızlık bu.

(“Edip Cansever’le Konuşma” – Füsun Akatlı, Şiiri Şiirle Ölçmek)

“… Türkiye’de kendinizi şiirle dışarı vurabiliyorsunuz. Oysa bunları farklı şeylerde dışarı vurabilmeliyiz, hele bu çağda. Felsefe ile vurabilmeliyiz. Şiir, Türkiye’de felsefenin de yerini tutmuş. Felsefe olmamış, düşünce olmamış. Böylece şiir, şiir olmaktan da çıkmış bir yerde. Başka şeylerin yerini de tutmuş.”

(Cemal Süreya – Güvercin Curnatası içinde)

8
KÖTÜ ŞİİR

Din çok güzel bir şey
Allah da peygamber de
Huri gılman hep güzel.
Keşke olsalardı.
İnsanlarda çok güzel
Keşke olmasalardı.


İlyas Salman – Hasretim Sansürlüdür


KÖTÜ ŞİİR

-kötü ve kara çocuktan
“kara çalan” (!) kara sözler-

seni ben bile döverim babıâli
depresif estetiği, şizofreni imgeleri (!)

yıllardır uykusuzum; sanki yıllardır kanımla, canımla
yazdım bu dizeleri; “tavşan dağa küsmüş, dağın haberi
yok” demiştin; bindokuzyüzseksenbirdi
unutma
ne sen dağ
ne de ben tavşanım şimdi!

Yılmaz Odabaşı – Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur

En Yeniler

Zamana Meydan Okuyan Bir Keşif: “The Peripheral Space of Photography” Yeniden Yayınlandı

Murat Nemet-Nejat’ın fotoğraf ve şiir sanatlarının kesişimindeki derin düşüncelerini...

Ömer Uluç: “Ufuk Çizgisinden Öteye” Sergisi

İstanbul Modern’de “Ufuk Çizgisinden Öteye” Sergisi Üzerine Bir İncelemeYazan:...

Gündeliğin Nabzını Tutan Şiir: Zeynep Karaca’yla Söyleşi

Zeynep Karaca, son yıllarda Türk şiiri üzerine yürütülen en...

Wes Anderson Sinemasında Yeni Bir Katman: Fenike Planı (The Phoenician Scheme)

Wes Anderson, 1990’lardan bu yana kendine özgü bir estetikle...

Alekos Fassianos: Mit ile Gündeliğin Arasında Figüratif Bir Şiirsellik

Azimet Avcu Alekos Fassianos’un yaşamı ve sanatı, yalnızca modern Yunan...

Kedilerin İçtiği Su – Ozan R. Kartal

o kadar düşündüm o kadar düşündüm ki korktum dünyadan çilehanelerde sıkılmıyor...

Benzer İçerikler

Kendine Ait Bir Harita: Deniz Schwarzwald’ın Şiiri

Deniz Schwarzwald’ın ilk şiir kitabı "Bütün Haritaların Dışında" üzerine ve kendisinin hem şiirinin hem kimliğinin hem de aidiyetinin yer yer kesildiği, kırıldığı ve yeniden...

Bir Taş Kadar Şifâlı; Emel Koşar ile “Cevher” Üzerine Söyleşi

Söyleşi:İmren Keyik   Şiir kitaplarınızın sonuncusu olan Cevher üzerine konuşmaya başlamadan önce, yaratım süreciniz üzerine biraz konuşmak istiyorum. Akademisyenlik gibi yoğun bir meslekle birlikte...

Sait Faik’in Ardından Bir Veda, Bir Vasiyet, Bir Fısıltı: Selim İleri’nin Son Tanıklığı “O Derin Fısıltı”da Okurla Buluşuyor!

(Basın Bülteninden) Farklı diyebileceğimiz üç kuşaktan üç yazar, aynı zamanda Sait Faik’in tutkulu okurları olan Selim İleri, Turgay Kantürk ve Deniz Durukan, büyük öykücümüz ve...