Seni anlamak üzerine iki kol kestirdim
Ağırlığınca altın verseler takmam geri
Burada olmadığın günleri, bilinçsiz doktorları
Sirkeci garını
tarihe gömülmüş trenleri
Beyaz ışık saçıyordu ay tutunca güneşe
Şöyle bir gerildim...
gelecek önümde bilinmeyen dalgalar
ve bana yabancı sular.
tanımaya çalıştığım taşlı zemininde
el yordamıyla yolumu bulmaya çalıştığım,
kimi zaman batıp çıktığım,
yüzeyinde kalmaya çalıştığım.
sırtını yaslamak ve göğe bakmak,
ne denli...
hiçbir kara kedi sığamadıysa evimizin yarıklarına
aynı noktada buluşmuş tortumuzun ne suçu var
sanki bir yüzyıl kadar uyumadın-
kimya ve tabletler,
yakın geleceğin zorluğunu netleştirdiği için mi böyle...
Emir ve Nazlı'ya
I-Savaş İsimleri
Yarım kalmış bir mektuptan:
“Savaş isimlerini unutturma,
Sakın beni de… … gibi unutma
— beni kayaların altına yaz
— beni heykeltraşların gözünden sil
— beni isimsiz...
1.
Şimdi durmaktadır orada, karıncalı yeşil ekran;
Meyve posalarının, çeşitli kremlerin yüzümüzde gezindiği,
Kabarmakta olan derimizin, ufalanarak elimize döküldüğü,
Ponza taşlarının ayağımızı aşındırdığı,
Eski sözlerin yenileriyle değiştiği üzücü doğrular...