Dijital Çağın Aynasında Bir Kısa Film: “Hayaller, Umutlar ve Dönen Yunuslar

İnceleme: Azimet Avcu

Adil Burak Aydın’ın yazıp yönettiği Hayaller, Umutlar ve Dönen Yunuslar, kısa süresine rağmen izleyicisine uzun bir düşünme alanı açan yapımlardan biri. Yönetmenin ilk filmi olması düşünüldüğünde, ortaya çıkan iş hem teknik hem de anlatısal açıdan oldukça olgun ve dikkat çekici.

Film; Antalya Altın Portakal Film Festivali, İzmir Kısa Film Festivali, Akbank Kısa Film Festivali, Ayvalık Film Festivali, Sinepark ve Sinop Kısa Film Festivali gibi pek çok önemli yerli organizasyonda gösterildi. Bununla da sınırlı kalmadı; 26. Corti da Sogni Antonio Ricci (İtalya), French Duck Film Festival (Fransa), Palm Springs International Film Society (ABD) ve Flatpack Festival (İngiltere) gibi uluslararası festivallerde de yer bularak kısa film alanındaki görünürlüğünü genişletti. Yapım, son olarak MUBI’nin küresel seçkisine dahil edilerek dünya genelinde izleyiciyle buluştu.

MUBI editörlerinin de vurguladığı gibi film, “Varlığımızın değeri neyle ölçülüyor?” sorusu etrafında dönüyor. Dijital çağın sürekli değişen akımları, algoritmaların bireyler üzerindeki etkisi ve kimliği yeniden tanımlayan teknolojiler, günümüzde hepimizi zaman zaman içine çeken bir girdap yaratıyor. Yapay zekâyla üretilmiş görseller, müzik listelerinden çıkarılan karakter analizleri, yüz hatlarından tahmin edilen gen haritaları… Film tam da bu gerçeklikten beslenerek, günümüzün dijital takıntılarını bir adım öteye taşıyan kurgusal bir akımı merkezine alıyor ve bu akımı gerçek hayatla çarpıştırıyor.

Bu noktada filmin hikâyesinin güç aldığı şey yalnızca “dijital çağda kimlik” mevzusu değil; aynı zamanda gençliğin yön arayışı, bireyin kendi geçmişine duyduğu merak ve belirsizliğin yarattığı kaygı. Film, teknolojik bir deneyimi merkezine almasına rağmen anlatının psikolojik damarını sürekli canlı tutuyor. Kısa bir süre içinde, karakterlerin hayatlarına nüfuz eden bu yeni sistemin sadece eğlenceli bir trend olmadığını, aynı zamanda kişisel hakikatle yüzleşmeyi zorunlu kılan bir araç hâline geldiğini görüyoruz. Böylece film, güncel bir temayı ele alırken yüzeyde kalmıyor; bu akımın kişisel hafızayı, aile bağlarını, iz bırakma arzusunu ve varoluşsal endişeyi nasıl tetiklediğini izleyiciye sezdiriyor.

Hikâyeye dair sürprizleri korumak adına detaylara girmeden oyunculuklara odaklanmak daha yerinde olacak. Başroldeki Ozan Kaya Oktu, performansıyla Ahmet Rıfat Şungar’ın gençlik dönemindeki enerjiyi hatırlatan bir parıltı taşıyor. Karakterini gürültülü, kaotik bir dünyanın ortasında “aklını korumaya çalışan tek kişi” olarak konumlandırıyor ve bu arayışı izleyiciye güçlü biçimde geçiriyor. Oktu’nun performansının değerli yanı, bu karmaşık duyguları abartıya kaçmadan, küçük jestlerle ve doğal bir oyunculuk diliyle kurması. Bu da filmi daha inandırıcı kılıyor.

Yardımcı oyunculardan Defne Kar, şaşkınlık ve dalgınlık arasında gidip gelen karakterinin duygusal dalgalanmalarını doğal bir tonla yansıtıyor. Arda Akoğlu’nun dışa dönük ve yönlendirici tavrı, filmdeki gerilimli sosyal dinamikleri güçlendirirken; Yağmur Damla Aydın, özellikle duygusal geçiş sahnelerinde gösterdiği başarıyla anlatıya yumuşak bir derinlik katıyor. Bu üçlünün varlığı, başrol karakterinin yalnızlığını ve sorgulayıcı tavrını daha görünür hâle getiriyor; filmdeki dramatik dengeyi de bu karşıt enerjiler kuruyor.

Filmin teknik tarafı da genç bir ekibe göre oldukça temiz bir işçilik sunuyor. Görüntü yönetimi, hikâyedeki içsel çatışmayı destekleyecek biçimde sade ama etkili bir ışık kullanımı tercih ediyor. Mekân seçimi ve renk paleti ise hem dijital çağın steril dünyasını hem de karakterlerin içsel dağınıklığını yansıtacak şekilde dengelenmiş. Kurgu temposu, kısa metrajın doğasına uygun bir akış sağlıyor; ne hızlı ne yavaş, kararında bir anlatı ritmi var.

Tüm bu performansların ve teknik tercihlerin ortak noktası, filmin genç ekibiyle birlikte kurduğu kolektif enerji. Hem yönetmen hem oyuncular açısından ilk yapıt sayılabilecek bir çalışmada bu kadar dengeli, ritmi düzgün ve atmosferi taşıyabilen bir ekip işinin çıkmış olması, geleceğe dönük umut verici bir “yetenėk havuzu” oluşturuyor.

Sonuç olarak Hayaller, Umutlar ve Dönen Yunuslar, dijital çağın kimlik arayışına yönelik sorular soran, festival dolaşımıyla ulusal sınırlarını aşan ve yaratıcı ekibinin potansiyelini güçlü bir şekilde ortaya koyan bir kısa film. Hem düşünsel çerçevesi hem de genç oyuncu kadrosunun enerjisiyle, yönetmenin kariyerine etkili bir başlangıç yaptığı açıkça hissediliyor. Modern dünyada bireyin kendini tanıma mücadelesini, dijital akımların içimizde açtığı boşlukla buluşturan film, kısa metraj sinemanın düşünsel gücünü hatırlatan, dikkat çekici ve güçlü bir ilk adım niteliğinde.

Ülke: Türkiye
Yayınlanma Tarihi: 1 Temmuz 2025
Süre: 10:48 dk.
Dil: Türkçe (İngilizce Altyazı)
Yönetmen: Adil Burak Aydın
Oyuncular: Ozan Kaya Oktu, Yağmur Damla Aydın, Arda Akoğlu, Defne Kar
Yapımcılar: Adil Burak Aydın, Vehbi Berksoy, Seda Özdemir, Tonguç Gül

En Yeniler

E Blok – Merve Balcıoğlu

Köpek diye boynuna ip bağlayıp evin geniş koridorlarında gezdirdiğim...

Ezra Pound – Kanto 2

Çeviren: Tugay Kaban Yeter artık, Robert Browning, olsa olsa tek bir...

Bayram Zıvalı’dan Günümüz Türk Şiirine Dair Zorlu Bir Soruşturma: “ŞAİRLER GELDİLER”

70 şairin yer aldığı bu çalışma, güncel Türk şiiri...

Yunanistan Sineması Günleri 2025: İstanbul’da 1990’lar Yunan Sineması Retrospektifi

Yunanistan Sineması Günleri, 2–7 Aralık 2025 tarihleri arasında Pera...

Banliyö Sanat ekibi büyüyor. Hoşgeldiniz!

Ozan R. Kartal. Azimet Avcu ile 2019'da giriştiğimiz "Banliyö" fikrine,...

Levent Karataş’la “imdat dünya” Üzerine Söyleşi

Söyleşi:Fatoş Asya Akbay   Levent Karataş ilk şiir kitabı Düşüyorum Galileo...

Benzer İçerikler

Köpek Kalbi: Dönüşümün, Yozlaşmanın ve Umudun Sahneye Taşınmış Hâli

Mihriban Kurt   Mihail Bulkagov’un aynı adlı eserinden uyarlanan Köpek Kalbi oyunu, İBB Şehir Tiyatroları bünyesinde Müze Gazhane Prof. Dr. Sevda Şener Sahnesi’nde izleyiciyle buluşuyor. Uyarlama...

Arkadaşça Bir Sahne

Ceyda K. Tolfa Tiyatro, Bursa’nın ipek şairi, Kent 16 Dergisi’nin kurucusu, 26’sını görememiş ebedi genç şair Arkadaş Zekai Özger anısına bir oyun sahneliyor. Şimdilerde adını...

Türk Sinemasında Entelektüel Bir Pencere: Reha Erdem’in A Ay Filmi Üzerine

İnceleyen: Azimet Avcu Reha Erdem’in A Ay (1988) adlı filmi, yönetmenin ilk uzun metrajlı çalışması olarak Türk sinemasında biçimsel ve tematik olarak benzersiz bir yer...