gelecek önümde bilinmeyen dalgalar
ve bana yabancı sular.
tanımaya çalıştığım taşlı zemininde
el yordamıyla yolumu bulmaya çalıştığım,
kimi zaman batıp çıktığım,
yüzeyinde kalmaya çalıştığım.
sırtını yaslamak ve göğe bakmak,
ne denli bir ivmeyle geleceğini kestiremediğin dalgalara.
kısıtlı bakış açımdaki sonsuza çalan gökyüzü;
ne belirsiz ne tuhaf ne engin ne sınırlı…
huzurlu maviliğinin her mevsime yayılan sayısız tonları
ardında saklı ve baki durur;
tüm gelip geçen ziyaretçi bulutların,
dolu dizgin yağmur damlalarının,
havada süzülen kar tanelerinin,
savurup etrafındaki her şeyi başka yana
kendince esip gürleyen rüzgarların
ve güneşin sıcacık parıltılı ışıklarının.
önünü görmek zor bazen,
geceler kimi zaman yıldızsız.
ardında yoldaş ışıkları yokken içinde barınır mıydı insanın,
kendisini yakıp kül edecek
yahut aydınlığını var edecek kıvılcım?