Gotik Bir Masalın Psikolojik Katmanları: Nosferatu

Ezgi Kasa

The Witch ve The Lighthouse gibi başyapıtların ardından Robert Eggers’ın 2024 yapımı “Nosferatu” filmi, gotik atmosferi ve etkileyici görselliğiyle izleyiciyi hemen içine çeken bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Işık ve gölge oyunlarıyla, izleyiciyi adeta 19. yüzyıl Avrupası’nın karanlık sokaklarında dolaştıran bu film gerek mekân tasarımları gerekse renk paleti ile güçlü bir atmosfer sunuyor.

Estetik kaygıların modern dünyada etkisinin hâkim olduğu bu çağda, filmin de bu kaygıların arasında kaybolduğunu görüyoruz. Oysaki biraz daha yenilikçi dokunuşlarla daha akıllarda yer edinen bir film ortaya konulabilirdi.

Öte yandan karakterlerin psikolojik derinliğine baktığımızda, fiziksel görüntüsüyle korkuyu fazlasıyla hissettiğimiz Kont Orlok karakterinin iç dünyasına bir yolculuk da yapılabilirdi. Tanıdık ama bir o kadar da yabancı gelen şeylerin yarattığı huzursuzluk hissini Orlok karakterinde az da olsa işlenmiş olarak görebiliriz.

Burada özellikle Carl Gustav Jung’un “gölge arketipi” kavramı üzerinden ilerlemek istiyorum. Jung’a göre, gölge arketipi, bireyin bastırdığı, toplum tarafından kabul edilmeyen, karanlık ve ilkel yönlerini temsil eder. İnsanlar bu yönlerini genellikle kabul etmez ve bilinçdışına iter. İşte Kont Orlok karakteri de Ellen başta olmak üzere diğer karakterlerin ve belki de izleyicinin bilinçaltındaki korku, bastırılmış arzular ve karanlık düşüncelerin somut bir yansıması olarak ele alınabilir.

Orlok’un varlığı, sadece fiziksel bir tehdit değil; aynı zamanda karakterlerin kendi içsel korkularıyla yüzleşmesini de temsil ediyor. Ellen’in Orlok’a karşı duyduğu korku, aslında onun bilinçaltında bastırdığı karanlık düşünceler ve içsel çatışmaların bir tezahürüdür. Jung’un gölge arketipinde olduğu gibi, insan kendi gölgesiyle yüzleşmeden tam anlamıyla özgürleşemez. Ellen’in, Orlok’un tehdidine karşı verdiği mücadele, aslında kendi içindeki karanlık yönleriyle verdiği bir savaş olarak sunulmuş ve böylelikle izleyiciyle de daha derin bir bağ kurulmuştur. Tabii bu konu daha detaylı işlenerek bu bağ derinleştirilemez miydi? Evet, belki bir psikoloji filmi olsaydı yapılabilirdi.

Ancak yine de filmde bu dinamiğin daha fazla işlenmesi, korku ögesini sadece dışsal bir tehditten ibaret olmaktan çıkarır ve izleyiciyi karakterlerin iç dünyasına çekerdi. Jung’un gölge arketipinin sinemada etkili bir şekilde işlendiği örneklerde olduğu gibi, Orlok karakteri de yalnızca bir vampir değil, aynı zamanda insan doğasının karanlık yönlerini sembolize eden bir figürdür.

Eggers’ın klasik korku unsurlarını modern sinema teknikleriyle harmanlayarak bize sunduğu bu filmde inkâr edemeyeceğimiz bir şey varsa o da görsel açıdan ne kadar büyüleyici olduğudur.

Korku sinemasının bu klasik hikayesini bir de Eggers yorumuyla deneyimlemenizi kesinlikle tavsiye ederim.

Korku Sinemasının Klasikleşmiş Vampir Karakteri Nosferatu 2024 Tarihli Yeni  Film İle Tekrar Aramızda » Korku Gerilim

 

Nosferatu, 2024
ABD |  134’ | İngilizce
Yönetmen: Robert Eggers
Oyuncular: Lily-Rose Depp, Nicholas Hoult, Bill Skarsgård

En Yeniler

Cinler, Cüceler ve Periler; Bilgehan Tuğrul’un Masalsı Evreni

    Bilgehan Tuğrul kimdir ve okuyucuya bu kitabında ne...

Tanıdık Bir Hikâye: Önce Herkes Derin Bir Nefes Alıp Versin

Mihriban Kurt   Söze Tolstoy’un ‘‘Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz...

Tanrı Kırıntısı

Barış Yıldırım Islık çala çala yürüyorum sırdaşım barakalar yeni düşmüşüm boyumu...

Incendies: Belleğin Kırılganlığı Üzerine

Leyla Bayrı   Kanadalı yönetmen Denis Villeneuve’nin 2010 yılında sinemaya uyarladığı...

Serdar Süalp ile Söyleşi; “QWERTY” Üzerine

“Görsel şiirin yadırganmasının sebebi belki de görsel ile şiiri...

Şüp’eli

      Reşit İmrahor     Binbir dereden dümterelleli. Oğlanın aptal hareketlerine müşahade ediyorum şehre döndüğümden...

Benzer İçerikler

Tanıdık Bir Hikâye: Önce Herkes Derin Bir Nefes Alıp Versin

Mihriban Kurt   Söze Tolstoy’un ‘‘Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.’’ cümlesiyle giriş yapmayı uygun buldum. Her ailenin trajedisi biriciktir,...

Incendies: Belleğin Kırılganlığı Üzerine

Leyla Bayrı   Kanadalı yönetmen Denis Villeneuve’nin 2010 yılında sinemaya uyarladığı Incendies (Türkçeye “İçimdeki Yangın” olarak çevrilmiştir), çağdaş sinemanın en çarpıcı savaş sonrası dramlarından biri olarak...

Kısa Film Festivali: “Gelecek Kısa” İzleyiciyle Buluşuyor

İstanbul Modern Sinema, nisan ayında Türkiye’den kısalara yer veriyor. Kısa film, sinema dünyasında keşfe daha açık, piyasa koşullarından bağımsız ve bir araştırma alanı olarak...