sonsuzluktan verilen bir selam
Bestenaz Karaca
gün ışığında yeterince bekletilmiş bir bardak suyu içerseniz güneşi tadabilirsiniz. bir çocukluk günlüğüne benzer.
ne dediğini anlamasak da ne yaşadığını anladığımız
paçalarındaki çamurun renginden
hangi ormanda kaybolduğunu kavradığımız
yabancılarla sarılı etrafımız.
artık beton ve metal kutularda değiliz,
etten ve kemikten kutulardayız kaçışsız.
bir insan daha görürsek yürüyen merdivenin sol tarafında,
bir insan daha ‘rica ederim’ diye yanıtlamaz bizi
veya ‘günaydın’ımızı havada asılı bırakırsa;
biri daha inceliğin ormanına kibrit çakarsa bırakacağız
gibi geliyor,
külliyen yalan.
dünyanın lülelerinde saklı güzelliği gören gözler bunlar,
bağlanmış yaban hayvanlarının feryadını rüyalarında duyan kulaklar
ve sevginin karahindiba tüyleriyle gıdıklanan tenler var.
omurgamızda atalarımızın çağlardır sakladığı sabır,
zamana aşinâ, zamana esir, zamana inanmayarak yürüyoruz.
kulunçlarımızda biriken öfkeyi sonsuzluktan verilen bir selamla kütletiyor zaman.
çünkü üstümüzden akar günler bazen
bazen biz akarız onların üstünden,,