Çeviren: Leyla Bayrı
1.
Herhalde sabah bulantısı böyle bir şeydir:
ıspanaklı omleti tabağımda itip duruyorum, karşımda
belki de beni hamile bırakan bir çocuk.
Daha dün bakireydim.
Ohio’da uzun bir tatil—
Bir arkadaşının doktorundan aldığı acil hapları yuttum.
Ona güveniyorum; çünkü bir keresinde evrenden gitar istemişti
ve şimdi bir gitarı var.
2.
Haplar işe yarıyor—hamile değilim.
Çocuk otobüse binip
benden uzaklaşıp hayatına dönüyor.
Ben babamla yemeğe çıkıyorum.
Babamın kanseri var. Haziran yeni başlıyor.
Midyeler yığılmış tabaklara.
Ağaçlardaki taze, ıslak yapraklar balo
elbiseleri gibi titriyor.
Birden ne kadar yetişkin hissediyorum kendimi:
bir bebeğin anne sanabileceği biri.
Babası ölebilecek biri.
3.
Ama babam yaşayacak. İşte o an mı tanrıların gözüne görünürüm?
O an mı işaretlenirim, bedel ödemediğim için?
4.
Otuz dört yaşındayım, mum ışığında yoga için delikli bir kartı
tamamlarken boşlukta süzülüyorum. Karanlık
bileklerime, ayak bileklerime dolanıyor.
O öğleden sonra, zaten baba olan erkek arkadaşım
tarot kartlarına bakarak
çocuk sahibi olmak istemediğini söylemişti
Sanki kartı ben çekmişim gibi
Asılmış adam
Ders bitiyordu. Yakında herkes matlarını temizleyecekti.
Ama ben güvertede serilmişim,
birinin keskin bir bıçakla ortasından kestiği bir balık.
Sol yanımda bekleyen hayat. Kendi bebeğim. Sağ yanımda—
Sonunda bulduğum aşkı nasıl bırakabilirdim ki?
Bıçak kesti. İkisini de seçtim. Hiçbirini.
Hâlâ orada olduğumu nasıl açıklayabilirim
—Eylül sonu, ceset pozu?
Ve bundan sonrası—şimdi—öbür dünya mı?
5.
Öbür dünyada karar veremiyorum, bu yüzden
“doğurganlığın fotoğrafını” vadeden bir kliniğe gidiyorum.
Laboratuvar sonuçlarına göre yumurtalıklarım taşmış.
Evet, eğrelti otlarının izlerini taşıyan taşlar.
Ama sadece izlerini.
Geçen yıl olabilirdi—
ama bedenim çizik bir plak gibi atladı.
Leopar desenli ayakkabılı güzel doktor
artık acele etmemem gerektiğini söylüyor
Folikül yok.
Ultrason bulutlu bir gece.
6.
Yine de dönmeye çalışıyorum.
Akupunkturcu kulak kıkırdağımı deliyor
ve rahmim birden hareketleniyor.
Yumurtalık yetmezliğim var.
Açıklanamayan bir durum. Uzmana remisyon
anekdotlarını soruyorum. Bir radyo frekansı gibi
girip çıkıyor mu? Ve diyor ki, daha çok hava durumu gibi
Akupunkturcu diyor ki ciğerlerimde yas var.
Trombositten zengin plazma ile ilgili çalışmayı okudum.
Arı sokmalarının neden olduğu kendi kendine
iyileşme ile ilgili çalışmayı okudum.
Ve daha iyi haberler—
kadınların yumurtalıkları çıkarılmış,
şeritlere ayrılmış, dondurulmuş.
Sonra çözülüp küçük küplere kesilmiş.
Küpler yeniden nakledilmiş.
Ama yumurtalıklarımın küplere kesilmesini istemiyorum.
Anlıyor musun ne demek istediğimi?
Bu, yıldızların altında,
çocukların zipline’ının yanında, ağaç evinde
sarhoş annelerin anlattığı doğum hikâyelerinden değil.
7.
Ben de yıldızların altında, ağaç evinde
sarhoş bir anne olmak istiyorum.
Ve eğer olamazsam—
8.
On yıllar mı kaldı?
Pişmanlık araba alarmı gibi
mahalle mahalle peşimde mi çalacak?
Atalarını anlatacak kimse olmayacak mı?
9.
Mutlaka bir yer vardır,
göktaşlarının ihtimalini hissettiğimi
hatırlamak zorunda kalmayacağım.
Öbür dünyadan gizlice çıkmanın yolu nedir?
Bu bedende nasıl kalabilirim? Geleceğin,
her zaman başarısız olduğum,
kendi seçimim olan bölümlerine nasıl dayanabilirim?
10.
Bir şey yaratmakta.
Bir annenin yapacağı şey bu olurdu—kalmak.
11.
Dalai Lama diyor ki,
hepimiz sayısız kez birbirimizin annesi olduk.
Ama ben sadece bu hayatı hatırlıyorum.
Sarah Green, The Deletions (Akron Şiir Dizisi, 2025) ve Earth Science (421 Atlanta, 2016) kitaplarının yazarıdır. Ayrıca Welcome to the Neighborhood: An Anthology of American Coexistence (Ohio University Press, 2019) kitabının editörüdür. Çalışmaları 32 Poems, FIELD, Gettysburg Review, The Paris Review, Pleiades, Copper Nickel ve diğer yayınlarda yer almıştır. Minnesota’da yaşamakta olup St. Cloud Eyalet Üniversitesi’nde İngilizce Doçenti olarak görev yapmaktadır.