Şerif Tezgörenler; Ayhan Hanım ile Ercan Tezgörenler’in oğlu olarak İzmir’de dünyaya geldi. İzmir Balçova Lisesi’nden mezun oldu. Genç yaşlarda turizm sektöründe çalıştı, uzun süre komilik yaptı. Yaşamını İzmir’de sürdüren şair, 29 Kasım 2025’te geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti.
İlk şiiri, Mühür dergisinin Temmuz–Ağustos 2015 sayısında yayımlandı. Sonraki yıllarda şiirleri, yazıları ve söyleşileri; Akatalpa, Alarga, Babylon, Beşparmak, Caz Kedisi, Çini Kitap, Edebiyat Nöbeti, Eliz Edebiyat, Eşek Sudan Gelince, Kasaba Sanat, Mühür, Nif Sanat, Olağan Şiir, Patika, Sarmal Çevrim, Şehir, Şiiri Özlüyorum gibi pek çok dergide yer aldı.
Kısa ömrüne rağmen yoğun bir üretim temposu yakalayan Tezgörenler, imgeyle kurduğu özgün bağ, romantizme yaslanan duyarlığı ve kırılganlıkla hırçınlık arasındaki salınımı merkeze alan şiir diliyle hatırlanacak bir iz bıraktı.
Yapıtları
Şiir Kitapları
-
Sus Çiçeği, İstanbul: Mühür, 2016
-
Beyaz Leylak Ülkesi, İstanbul: Mühür, 2016
-
Şehirde Manolya Sokağı, İstanbul: Mühür, 2018
-
Yelesi Sarı Kısrak, Ankara: Klaros, 2021
-
Yalnız Papatya Mavi, Ankara: Klaros, 2022
-
Cadılozita, Ankara: Klaros, 2022
-
Ağustos Kışı, Ankara: Klaros, 2024
Hakkında Yazılanlar
Yusuf Alper, şairin Yalnız Papatya Mavi kitabının arka kapağında şu değerlendirmeyi yapar:
“Şerif Tezgörenler çok ilginç bir şair. İlginç olması için nedenleri var. Benliğinden fırlayan imgeler bazen öylesine farklı, dünya dışı oluyor ki şaşırıp kalıyorsunuz. Ama bazen ayrı dünyanın insanı olan Şerif, şiirini toparlayıp algılanabilir hale getirip de, aynı dünyanın insanı olarak bize sunabiliyor… Dünyanın bütün acılarından kaçarak sığındığı mağarasından, yeni imgelerle derli toplu şiirlerle çıkmasını biliyor, bilecek.”
Sadık Yaşar ise aynı kitaba yazdığı arka kapak metninde, Tezgörenler’in şiirini şöyle tarif eder:
“Şerif Tezgörenler, taşları karıştırılmış bir satranç oyunundan kurtulmayı deniyor. Derine gözlenmiş imgeler sayesinde pes etmiyor… Dilin ölümcül perendesi sanatçının zihninde nasıl atılır durursa, Şerif Tezgörenler de ironik olarak poyraz akıntılı bir bilincin şiirini derinleştiriyor. Romantik ve melankolik eğilimli. Dingin ama hep dalgalı.”
Şiirlerinden Seçmeler
Dili Kesik Muhabbet Kuşları
Sus Çiçeği
Dili kesik muhabbet kuşlarıyız
Kan damlar susuşumuzdan
Sararmış köşesi kopuk resimler gibi eksik
Zarfını kaybetmiş mektuplar gibi yarım
Vedası olmayan gidişlerin
Mahcup birer merhabasıyız gelişlerin
Dili kesik muhabbet kuşlarıyız
Kan damlar susuşumuzdan
Sus Çiçeği, İstanbul: Mühür, 2016
Haziran
Şu benim en sevdiğim haziran
Şu senin en sevdiğin kırmızı
Şu bizim birlikte baktığımız mavi
Bir kuş uçuşu
Yaprak dalgalanması
Bir çiçek ürpertisi
Bir karanfil kızılı
Tavrındaki dominant
Saçlarında ıslak ürperti
Avuçlarındaki gelincik
Dudaklarının kıvrımındaki polen ,
Esirliğim hürlüğüm
Kalbindeki mührüm
Bir mürdüm eriği
Bahtiyarlığım sayısız kere
Yitip çoğalmalarımız
Akşamüstleri
Öğle güneşinde parlamalarımız
Saklı su
Gözlerimizi yıkadığımız bir pınar
Şu ikimizin olan yaz
Akatalpa, Sayı: 200, Ağustos 2016
Kuşlar 1
Güvenim kalmadı güvercine
Pençesinde bana müjdeni getirmedikçe
Ve inancım kalmadı zeytin dallarına
Her uzatışımda o uç boş kaldıkça
Sus Çiçeği, İstanbul: Mühür, 2016
Kuşlar 2
Cıvıldaşıyor gönül kuşları telaşından
Bülbüller kanaryalar
Şen şakrak muhabbet kuşları
Aklımın erdiği kalbimin beni yendiği sen
Deneme yanıltma beni
Sus Çiçeği, İstanbul: Mühür, 2016
Leylak
Kara gözlerim kahverengi gözlerine değince
Beyaz bir güvercin kanat çırpıyor sol göğsümde
Ansızın bir leylak bahçesine dönüyor bulunduğumuz yer
Ayaklarımızın altı uçan bir halı
Çekilirken akşamın kızıl grubu
Kelimelerin yağmurundayız
Kalplerin bir birine pamuksu değişinde
Avuçlarım karıncaların istilasında
Suçsa gözlerine bakmak
Benimkisi giyotine kafa uzatmak
Ey bakışlarında eridiğim kadın
Telaşım düşüyor ellerimden tutmuyorsun
Beyaz Leylak Ülkesi, İstanbul: Mühür, 2016
Mevsim Rüyası
Gökyüzünün kahkahası ne zaman
Ne zaman canlanır ayaklarımın altındaki toprak
Güneş ışıldar üzerimde tüm ihtişamıyla
Ne zaman
Gökyüzünden üzerimden
Sağanak yağmur dökülür
Ne zaman sıcağın kavurur ellerimi
Denizinin suyu ıslatır teni
Ne zaman kiraz sallanıp düşer dalından
Çilek dudaklarının arasında erir
Ihlamur çiçeği melisa burnumu fetheder
Ne zaman sunar rabbim bir seni bana
Yeşil örtünün üzerinde duyuyorum kokusunu papatyanın
Gecenin sükunu gündüzden bozulur ne zaman
Avuç içlerimizde kömürden izler
Yaşadığımız gri hüzünler ne zaman cıvıltıya döner
Dalında kanlanır karadutlar
Erik çağla tuza bulanır kayısı ballanır
Dal zerdalisine kavuşur ne zaman
Sevince bulanır göz yaşlarım
Sus Çiçeği, İstanbul: Mühür, 2016
Rumeli
Güzelliğinle alıyorum
Her gün soluğumu
Rengarenk çiçekler içinde
Tepeden tırnağa Rumeli havan
Kirpiklerinde duruyor som tuzlar
Şaha kalkıyor beyaz yeleli atlar duruşunda
Bakışında sarsılırken her yer
Dokunuşunda can bulur tüm evren
Beyaz Leylak Ülkesi, İstanbul: Mühür, 2016
Siyah
Yıldızların ışığı aydınlatmıyor gecemi
Yokluğunun karanlığında gözlerim kör
Yitiririm elimi kolumu ayazında sensizliğin
Yalnızca yalnızlığım öptüğünde dudaklarımdan
Dalgaların sesinde kucaklaştığım zaman
Yüreğimin sesinde sen
Beyaz Leylak Ülkesi, İstanbul: Mühür, 2016
Tango
Gözleri bir pınar
Eğilmiş su içiyor martılar
Saçları rüzgarda dalgalı Rumeli
Avuç içlerinde karanfil kokusu
Dudaklarının kıvrımında polen
Susarak büyütüyoruz içimizdeki karanfili
Sustum
Gözlerimdekileri anlattım
Sustun
Kalbindekileri anlattın
Je t aime
Beyaz Leylak Ülkesi, İstanbul: Mühür, 2016
Yangın
Bir yangın
Senin gözlerinde
Benim içimde
Senin susuşunda
Benim kelimelerimde
Senin ellerinde
Benim dizlerimde
Senin rüyalarında
Benim uykusuzluğumda
Senin çiçeklerin suyunu değiştirişinde
Benim martılara simit atışımda







