Prozodi III

Hatice Gülas

Prozodi III: bir kalemden dilek dileniyorum

Kalemi elimden bıraktım, boynumu esnetmeye çalıştım çaresizce. Bugün evde yalnızım, elimin telefona gitmediği, kamerada görüneceğim için hazırlanmadığım, kamerada göreceğim yüz için heyecanlanmadığım tecrübe edilmiş bir yalnızlık bu.

Pembe genç kızlık hayallerimi yazdığım tüm o kağıtlar geri dönüşüm kutusunda, seni o geri dönüşüm kutusuna atamadım. Ama üzerini örttüğümü zannediyordum ya da en azından halının altına süpürmüşümdür zannettim. Yine de son iki-üç ay hariç, sık sık geliyordun aklıma. Sonra unutuyordum, geçiyordun. Ama sen benim hikayemin gelip geçici bir karakteri değildin, biliyorsun; sen benim hikayemdin. Sen benim kalemimden çıkmadın; sen benim bizzat kalemimdin.

Şimdi her yeni heyecanda bir yansımanı görüyorum sanıyorum ya da her yansımanı gördüğümü sandığımda heyecanlanıyorumdur, bilmiyorum. Sana kızgın olmamın en büyük sebeplerinden biri de bu; sen beni bu suya çekerken bu suyun ne kadar derin olduğundan bahsetmedin. Babamın öğrettiği gibi sırtüstü uzanabileceğim bir su olmadığını, ufak ufak dalgaların beni soluksuz bırakacağını anlatmadın bana. Ben şimdi hiç bilmediğim bir suda debelene debelene batmamaya çalışıyorum. İlerlemek gibi bir amacım yok, tek isteğim su yüzünde kalmak.

Neyse ne diyorduk; kalemi elimden bıraktım, boynumu esnetmeye çalıştım çaresizce. Bugün evde yalnızım. Balkona çıkıyorum. Rüzgar essin biraz, bunu diliyorum. Dileğim gerçekleşiyor, hakkımı burada kullanıyorum. Saçımdaki topuzu bozuyorum, rüzgar dağıtsın diye bekliyorum. Ve bağırmak istiyorum o an:

“Baba bak, saçlarım dalgalanıyor, baksana baba!”

Kıkırdıyorum. Evdeki gürültülü varlığını özlüyorum babamın. Bütün gerçekliğimin ve bütün düşüncelerimin onun darbeleriyle güçlendiğini biliyorum. Sana bunu söylesem dalga geçersin evet, ama herkese karşı sınırları olan ben, sözleriyle beni paramparça ettiğinde bile güvenle sığınıp göbeğinde uyuyabileceği küçük bir kızım onun önünde. O yüzden biri uyanır korkusuyla bağıramıyor ama fısıldıyorum mahalleme:

baba bak,

saçlarım dalgalanıyor,

baksana baba.

İlk defa bu kadar yalnız hissediyorum kendimi evde. Sanırım bu yalnızlığı ben istemiyorum bu sefer. Hani sen on dakika içerisinde kısacık bir cümleyi olağanca ağırlığıyla bırakınca yüzüme, midemi hissetmemiştim ya, aynen öyle hissediyorum; tüm vücudum içerisinde bir tek midem varlığını hissettiremiyor sanki beynime. Uyuşmuş duruyor öyle, belki de o an çalışmıyor bile.

Uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yapıp ip çamaşırı çekmecemin altına sakladığım sigara paketini alıyorum, bir de kahve yapıp öyle çıkıyorum balkona. Kaç zaman olmuştu, dört ay mı? Dört aylık irade yeter bana diyorum, yakıyorum bir sigara.

İçemiyorum. Öksürüyorum kısık kısık. Söndürüyorum, dört ayda bir hayır varmış demek ki, diye düşünüyorum. Sonra ilk sigaram aklıma geliyor. Yine böyle içememiş, öksürmüştüm. Yüzüm buruşmuştu. “Niye içiyorsunuz ki bunu?” diye sormuştum. Nasıl gülmüştün bana, hatırlıyor musun?

Hayır hatırlamıyorsun. Kaç yıl geçti çünkü üzerinden, bir şeyleri takıntılı bir biçimde hafızasında tutan benim. Sen bu hikayenin üzerine kaç hikaye yaşadın, kaç kalem değiştirdin kim bilir? Zaten kim biliri geçtim; kime ne değil mi, bana da ne? Hikaye bitti, noktayı koydum. Aynı hikayeyi tekrar tekrar okumanın ne anlamı var?

Şimdi sana bir itirafta bulunacağım, yeni bir hikayeye başlayacağım. Hiçbir yansıman yok; senden arınmış tertemiz bir hikaye. Bu hikayenin istediğim gibi ilerlemesini istiyorum, ama dilek hakkımı kullandım. Senin dilek hakkın kaldıysa, bu hikaye için kullanabilir misin?

Teşekkür ederim.

En Yeniler

İki Kısa: Çığlık ve Yol Bizi Nereye Götürürse

Ozan R. Kartal   “Kültür ve sanatın Cihangir’deki yeni odak noktası”...

Mehmet Rauf’un kayıp kitabı Ganya Kitap tarafından basıldı!

Basın Bülteninden   Mehmet Rauf’a ait olduğu saptanan Samiye’nin Yedi Gecesi,...

Hallâc-ı Mansûr Şöyle Dedi

Çeviren: Mehmet Taner Sevgilim alçak bir ihtiradır Ondan korktuğun ve de...

Faruk Nafiz Çamlıbel Aslında…

İmren Keyik   "Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, Bir dakika araba...

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi rektörü Handan İnci Elçi hayatını kaybetti.

Üniversitenin resmi Instagram hesabından yapılan açıklamada, Elçi’nin vefatı “derin...

İlk defa şahit olacağınız İlhan Berk söyleşileri – “Aksak Çizgi”

Aksak Çizgi, İlhan Berk’in yarım asrı aşan şiir serüvenine,...

Benzer İçerikler

Solgun* – A. Afrail Gök

elimde kaygılarından solgun bir gül varbir buket mor sümbülgecenin göremeyeceği umutları, bitkileri topladımgüzelleştireceğim, ölümsüzleştireceğim güzel gülenleri ve sizler eksik çocuklar solukları kesikayakkabıları yırtık, gözleri çekik çocuklara...

bütün bunları pencelerden gördüm, Ferdinand Bardamu. – Kadir Çakır

  I kemik sesi, ağıran yağmurluk. TEMA sobelendiğim bütün çocuklar çanı kucağıma düşürdü lağvediliş. BENEDICTUS ne talihsiz ağ. kangren tektip. cenazeyi andıran ödünsüz kalamazsa şenliğe dönüşecek ilenç. ne talihsiz bağ. cenazeyi andıran...

Kırmızı Işıkta Duran Süt – Bilgehan Tuğrul

kan gitmeyi örebilseydi çeperleriyle kan gitmeyi töre bilseydi aşiretleriyle mektuplar dansözlük eder miydi virgül noktayla oynaşta cilalanması gereken yerlerde niçin ayetler toprağa dantel ordu bacaklar istiyor öpücükler vururken kafataslarını kan sevişmeyi örgütleseydi yine dağılır...