Patriyarkanın Çatırdayan Duvarları: “Kutsal İncirin Tohumu”

İnceleyen: Şura Aykan

İranlı yönetmen Mohammad Rasoulof’un Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen son filmi Kutsal İncirin Tohumu Tahran’daki Devrim Mahkemesi’nde İman isimli baba karakterinin soruşturma hakimliğine terfisiyle başlıyor. Rejim karşıtı propaganda suçlamasıyla İran’da sekiz yıl hapse mahkum edilen Rasoulof, gizlice Almanya’ya kaçarak filmin Cannes’daki prömiyerine katılmıştır. Çekimleri gizlilik içinde gerçekleştirilen ve Almanya’nın Oscar adayı olan filmin yalnızca çekim aşaması ve sonrasında yönetmeninin yaşadıkları bile filmi hiç izlemeden bizlere film hakkında birçok şeyi anlatmaya yetiyor.

Başta sadece İran için değil Türkiye şartlarında da muhafazakar kimlikli sıradan bir aile portresi çizen ailede kızların makyaj yapmak, oje sürmek, sosyal medyada fotoğraf paylaşmalarının babalarının riskli görevi sebebiyle engel olmaya çalıştığını söyleyen anne sen de aynı şeyleri seviyorsun denildiğinde ataerkil normların da etkisiyle “bekar biz kıza evli bir kadın aynı olamaz” şeklinde cevap vermesi ya da baba İman’ın devir değişti ama Allah’ın kanunları aynı demesi kızları tatmin etmiyordu. Başlarda sadece bu tip tartışmaların yaşandığı ailede işler babanın silahının kaybolmasıyla biraz değişiyor. Anne baştan beri evde bulunmasından rahatsız olduğu silahın kaybolmasından kızlarını sorumlu tutuyor ve babayı bu fikre yönlendiriyor. Babanın baştaki paniği sadece işten atılmakken zamanla bunun yerini ailesine duyduğu güvensizlik hissi alıyor. Öyle ki baştan beri her konuda sırtını sıvazlayan karısına karşı da çok şiddetli ithamlarda bulunuyor. Bu sırada Mahsa Amini’nin öldürülmesi üzerine ülkede çıkan protestolar iyice şiddetlendikçe kızların dogmatizme karşı düşünceleri sadece evde kendilerine uygulanan baskıdan daha geniş bir perspektife yayılıyor. Ve kızlar yavaş yavaş kendi aralarında sessizce konuştukları şeyleri artık anne babalarına karşı tepki olarak açıkça göstermekten çekinmemeye başlıyorlar. Bu süreçte daha da alevlenen baba İman şiddet ve işgenceye varan yöntemler kullanırken ailesine karşı gösterdiği tavırda artık derdinin yalnızca silahını bulmaktan öteye gittiği korkusununsa yalnızca işten atılmak olmadığı görülüyor.

Kızlar kendi küçük İranlarını evlerindeki dört duvar arasında yaşamaya başlıyorlar. Dikkat çeken başka bir nokta ise annenin baştan beri eşinin her dediğini yapan bu meselede de hiçşüpheye düşmeden kızlarına tıpkı İman gibi davranan anne İman’ın günlerdir süren baskılarına daha fazla dayanamadığı ve kızarlının daha fazla yıpranmasını istemediği için daha fazla uzamasın diye kendi çaldığını söylediğinde küçük kız “Her zaman ona istediğini veriyorsun” demesinin aslında derdinin silah değil babasının istediğini elde edememesi olduğu görülüyor. Ve evet silahı küçük kızın çaldığını görüyoruz fakat bunu asla bu sebepten olsagerek babası abla ve annesine işgence etmesine rağmen asla söylemiyor. Tıpkı İman’ın derdinin silahtan ziyade otoritesinin sarsılması olduğu gibi. Filmin Küçük kızın babasını öldürmesiyle son bulması kızların kendi devrimini gerçekleştirdiğini hissettirdi.

Hızlı akan hikaye kana karışan bi zehir gibi tüm zihni ele geçirirken dehşete düşüren gerçek görseller İran sinemasında benzerini pek görmediğimiz kareleri cesurca bize sunuyor ve kadın hareketini, patriyarkayı, devlet eliyle öldürülmeyi tüm çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor. Füruğ Ferruhzad’ın “burada yıldızlar hep sönüktür/burada meleklerin tümü ağlar/burada Meryem çiçekleri çöl dikeninden değersiz açarlar.” dizelerini en sert haliyle izlediğimiz filmin bir kurgunun ürünü olmadığını bilmek özellikle bir kadın olarak pek modern dünyada kadın olma, kız çocuğu ve eş olma gerçekliğiyle baş başa bırakıyor. Kendi devrimini dört duvar arasında gerçekleştiren kadınların selamlarıyla.

Kutsal İncirin Tohumu (Dane-ye anjir-e ma’abed), 2024
İran, Fransa, Almanya | HDD, Renkli, 167’ | Farsça
Yönetmen: Mohammad Rasoulof
Oyuncular: Mahsa Rostami, Niousha Akhshi, Setareh Maleki

En Yeniler

Kırmızı Işıkta Duran Süt – Bilgehan Tuğrul

kan gitmeyi örebilseydi çeperleriyle kan gitmeyi töre bilseydi aşiretleriyle mektuplar dansözlük...

John Berger ve Yves Berger’in Görsel Konuşması: Top Sende

İnceleyen: Süleyman Tanrıverdi John Berger ve oğlu Yves Berger’in Metis...

İyi Şeyler Yayıncılık: Şiir Nesnesi Olarak Kitap ve Bugüne Çağrı

Azimet Avcu Twitter’da yeni ismiyle X’de dolaşırken bir kullanıcının İyi...

Matruşkanın En Küçüğü – Emine Güler

Evde un biter, yumurta biter, süt biter, leş sinekleri...

Kolektif Hafızanın Edebi Çıktısı: Hatırlayacaksınız Geçtiğimiz Günlerde…

  Edebiyatın en güçlü taraflarından biri, gündelik hayatın sıradan görünen...

Sarah Elizabeth Green – Öbür Dünya

Çeviren: Leyla Bayrı 1. Herhalde sabah bulantısı böyle bir şeydir: ıspanaklı omleti...

Benzer İçerikler

Bir Sesin Peşinde: Ornella Vanoni’nin Müziğini Keşfetmek

Azimet Avcu Bir Sesin Peşinde: Ornella Vanoni’nin Müziğini Keşfetmek Ornella Vanoni’nin müziğiyle tanışmam yaklaşık on yıl önceye dayanıyor. Stelvio Cipriani’nin Anonimo Veneziano filmi için bestelediği unutulmaz...

Öldürdüğünüz Şeyler: Kimliklerin Sınırlarında Bir Yolculuk

İnceleyen: Pelin Yavuz Çil Alireza Khatami'nin "Öldürdüğünüz Şeyler" adlı filmi, modern sinemanın kimlik, bellek ve kültürel aidiyet temalarını en derinden sorgulayan eserlerinden biri olarak karşımıza...

Suçluları Neden Öldürmeliyiz?: “Escape From New York” ve “No Escape”

Suçluları Neden Öldürmeliyiz? Aynanın İki Yüzü: “Escape From New York” ve “No Escape”   Celalettin Durak   Suçluların cezalandırılması, rehabilite edilmesi, toplumdan uzaklaştırılması ya da imhası insanlık tarihi...