Kendine Ait Bir Harita: Deniz Schwarzwald’ın Şiiri

Deniz Schwarzwald’ın ilk şiir kitabı “Bütün Haritaların Dışında” üzerine ve kendisinin hem şiirinin hem kimliğinin hem de aidiyetinin yer yer kesildiği, kırıldığı ve yeniden inşa edildiği bu yolculuğu konuştuk.

 

1. Deniz Schwarzwald’ın yaşadığı Almanya deneyimi şiirlerine nasıl yansıdı ve “Bütün Haritaların Dışında” adlı şiirde ‘haritaların dışı’ metaforu neyi temsil ediyorsun?

Bir söz vardır hani, ‘Alman gibi düşünüyorum, Türk gibi hissediyorum’ diye. En genel olarak bu sözü kullanabilirim kendim için. Şiirlerimin de bu dokudan hareketle bir şeyler oluşturduğunu söyleyebilirim. Ama şu da artık bir gerçeğim oldu: bütün milletlerin ve sınırların dışına taşan bir benle hayatta kalmaya çalışmak. Önceleri kendimi birtakım unsurlara ait hissetmek, sınırların güvenliğinde kalmak, yazılan ve anlatılan şeylerin benim hayatımda da aynı şekilde olduğunu düşünmek benlik bir şeydi; artık sürekli yeni benlere bürünüyorum ama hiçbirine ya da hiçbir şeye ait değilim. Bir güvenli alanım yok ve kendimi hiç de iyi hissetmiyorum, yani sanırım artık kendi yolumu yaratıyorum ve yürümeye başladım. Bu yolda başıma bir şey gelse kimse beni bulamayacak.

2. Şiirlerde bazı yerlerde sert, rahatsız edici imgeler var (“çatlak”, “kesik baş”, “domuz”, “kirlenmek” gibi). Bu tür imgeler şiirin genel duygu atmosferini nasıl belirliyorsun?

Şiir rahatsız da etmelidir ve sert davranmalıdır. Yapmacık ifadeler bana ne kazandırır? Kimsenin hoşuna gidecek bir şey yapma endişem olmadı. Daha da sert, daha da rahatsız edici olmanın yollarını arıyorum. Öncelikle kendimi etkileyecek şiirleri merak ediyorum ve yazıyorum. Şiiri sürekli zorlamayı deneyeceğim.

3. Şiirlerinde ritim ve ses kullanımı (tekrarlar, yarım bırakmalar, ünlemler vb.) nasıl bir şiirsel atmosfer kuruyorsun?

Doğal şeyler bunlar. Hayatımızda fark ettiğim doğal fakat ilginç şeyleri biraz daha ilginç yansıtıyorum sanırım. Yani çok doğal bir diaspora atmosferi. Buna ‘Diaspoet’ diyorum ve bunu daha sonra yazılı olarak ayrıca açıklayacağım.

4. Doğa (toprak, hava, su, ateş gibi elementler) ve şehir (trenler, duvarlar, betonlar) imgeleri şiirlerde nasıl bir karşıtlık kuruyor? Bu karşıtlık sana ne anlatıyor?

Anlam ve madde arasında git-gelleri, bağlantıları, uçurumları. Hayatımı. Hayatımızı.

Sık sık anlamımı kaybediyorum, hatta şöyle anlatayım: yazdığım her şiirden sonra her şeye sil baştan başlıyor gibiyim. Anlamım için yaşamımdaki metafizik-fiziki-hayali-hayati-sistemik etkenleri tanımaya gayret ediyorum. Sürekli farklı anlamlarla karşılaşıyorum. Bunu açıklaması güç. Şiirlerimi okuyorum bazen o sebepten ve taşlar yerine oturuyor. Yine de bir göktaşı beklemekten kendimi alıkoyamıyorum.

5. Kitaptaki şiirlerde düzensiz yapı (satır boşlukları, biçim oyunları) ve yer yer kesik anlatımlar var. Bu yapısal özellikler şiirlerin temasına nasıl hizmet ediyor?

Günlük hayatta cümlelerimi, ifadelerimi ne Almanca ne de Türkçe tam tamamlayamadığımı, ya yanlış yöne gittiklerini ya da eksiltili olduklarını fark ettim. Bu sebepten konuşmayı da yeniden keşfetmeye çalışıyorum denebilir. Şiirlerime de bunu yansıttım.

Kendi kendime harika sözler söylemek ve bunlar üzerine düşünmek istiyorum. Bu aslında çok da rahatsız edici. Yani söylediğiniz şeyleri düşünmek veya düşündüğümüz şeyleri söyleyebilmek.

Hiçbir zaman normal bir şekilde konuşamayacağım.

6. Şiirlerinde Almanca kelimelerle ara sıra karşılaşıyoruz. Bunları kullanırken şairin yaşantısı ve deneyimlediği kelimeler şiirine dahil olarak mı görüyorsun yoksa diaspora edebiyatına bir katkı mı sunmayı amaçlıyorsun?

Evet, aslında ilki ikincisini tetikledi ve iyi de oldu. Planlı bir şey değildi tüm bunlar, daha da iyi olacak.

Bu arada bunun tam tersini de yapabilirim, Almanca şiirler yazıp, Türkçe ifadelere de pek tabii şiirlerimde yer verebilirim. Dediğim gibi planlı bir şey değil, her şiirden sonra şiiri unutan ve onu yeniden yaratan ben için şimdilik bir şeyler söylemek güç. Laf yapmak istemem.

7. Önceki soruyla bağlantılı olarak dilinle kurduğun ilişki çok dikkat çekici: bazen kırıyorsun, bazen yeniden inşa ediyorsun. “Dilin Yahudisisin” dediğin bir şiir var. Sence bir şair için dil nedir? Sınır mı, özgürlük alanı mı?

Dil meselesi hayatımın merkezinde diyebilirim tüm samimiyetimle. Günlük hayatta elbette dil bizi sınırlar. Mesela ben bir hafta hiçbir şey yazmasam ve okumasam büyük bir sıkışma hissederim. Çünkü o bir hafta boyunca sınırlarımı aşamam. Konuştuğum kelimeler, meseleler o kadar daraltır ki beni, bunu şiirle aşamazsam kendimi cam bir fanusta gibi hissederim. Şu da bir gerçek, beni özgürleştirecek kelimeleri, ifadeleri bulmak her gün daha da zorlaşıyor. Psikoloji, felsefe ve dil üzerine daha çok yoğunlaşmam gerekiyor.

Şiirimden o ‘tuhaf’ kısmı tekrar söyleyeyim:
“bana deseler ki sen

dilin yahudisisin doğrudur.”

8. Kitabın genelinde hayat, ölüm ve hafıza arasında kurulan ilişkiyi nasıl anlatıyorsun?

Hayat: işte yaşıyorum.

Ölüm: işte yaşayacağım.

Hafıza: işte yazıyorum.

(İşte kelimesi de ne acayip değil mi? Yoksa bana mı öyle geliyor böyle şeyler?)

9. Şiirlerinde hem bireysel hem toplumsal dertlere dokunuyorsun. Türk şiirinde bireysel olanla toplumsal olanı bir arada taşımanın zorluğu hakkında ne düşünüyorsun?

Zor evet ama galiba benim etkilendiğim bütün iyi şairler bunu başarabilmiş şairlerdi. Ben de iyi şiirin bunu taşıyabilen bir şiir olduğunu düşünüyorum.

Toplumsal sıkıntıların bireysel sıkıntılardan çok da farklı olduğunu kim söyleyebilir? Bireysel şeyler toplumsal şeylerin bilinçaltıdır bana göre. Bunu iyi sezmek lazım.

10. Bütün Haritaların Dışında’nın yayımlanma süreci nasıldı? Bu kitabı hazırlarken seni en çok zorlayan şey ne oldu? Ayrıca söylemek istediğin şeyler varsa onları da duymak isterim.

Aslında şiirlerimi yazıp yayımlamaya başladığımda aklımda böyle bir kitap yoktu. O sebepten çok rahat yazdım ve her şey hızlı gelişti diyebilirim. Şiirlerimi yayımlamaya başladığım andan itibaren çok ilginç bir beğeni cereyanı beni buldu. Devam ettikçe daha da ilginç bir hal aldı ve şiirler çoğaldı iki senelik bir süreçte.

Kitap aşamasında Epona’nın ilgi çeken şiir serisinden haberdardım ve kitabı tamamlar tamamlamaz oraya yolladım. Yayınevinin atikliği beni cezbetti. Editöryal işlerin sonunda kitap son halini almıştı ama yayımlanmasına son gün kala kitabın ismini değiştirdim(en çok kitabın isminde zorlandım sanırım). Yayınevimin çok olumlu reaksiyonları ile isim ve kapak meselesini hallettik. Yani kitap bir iki aylık bir süreç sonunda yayımlandı diye hatırlıyorum.

Bu sebepten harika yayımcım Sedat Demir’e ve kıymetli editörüm Azimet Avcu’ya minnettarım, özellikle dostlukları için. Yeni şiir kitabım için onlarla yakında yine güzel bir sürece gireceğiz diye umuyorum.

En Yeniler

Yeni Çıkanlardan; Rona Aslan – “Dalgın”

Kelimelere sığınarak dünyayı anlamlandırmaya çalışan bir ses: Rona Aslan. Çağın...

elanor – Mihriban Kurt

Mihriban Kurt   yıkılmış çocukluğu duvarlarında evlerin gözlerinde körleşen bebekler plastik kırılmış oyuncaklarına...

Yeni Çıkanlardan; Ahmet Güntan’dan 70. Yaşına Şiirsel Bir Hitap: “7’lik Hitaplar”

Ahmet Güntan’dan 70. Yaşına Şiirsel Bir Hitap: 7’lik Hitaplar Türk...

Yeni Çıkanlardan; Hayriye Ünal’dan “Eleştirinin Yeni Yasaları”

Şair Hayriye Ünal’ın yeni kitabı "Eleştirinin Yeni Yasaları", a7...

Bağımsız Yayınevleri 7. Kıraathane Kitap Şenliği’nde Buluşuyor!

  Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi tarafından düzenlenen ve bu yıl...

Rulo – Osman Erkan

Osman Erkan Yolcalık Kanama geçitli Rulo menzili tıkalı Işığını susmaktan Işıklı suyunu dönmekten Caydı Başı dikey...

Benzer İçerikler

Sait Faik’in Ardından Bir Veda, Bir Vasiyet, Bir Fısıltı: Selim İleri’nin Son Tanıklığı “O Derin Fısıltı”da Okurla Buluşuyor!

(Basın Bülteninden) Farklı diyebileceğimiz üç kuşaktan üç yazar, aynı zamanda Sait Faik’in tutkulu okurları olan Selim İleri, Turgay Kantürk ve Deniz Durukan, büyük öykücümüz ve...

Cinler, Cüceler ve Periler; Bilgehan Tuğrul’un Masalsı Evreni

Söyleşi: Azimet Avcu Bilgehan Tuğrul kimdir ve okuyucuya bu kitabında ne vadediyor? Şiveli havlayan köpeklerin sokağa kazandırılması projesinde yer almış,  şımarık kedilerin ev yemeklerine karşı...

Serdar Süalp ile Söyleşi; “QWERTY” Üzerine

“Görsel şiirin yadırganmasının sebebi belki de görsel ile şiiri bağdaştıracak bir formun insanların zihninde henüz oluşmamış olmasıdır.”   Can Ülgen, Serdar Süalp ile Fabrik Kitap etiketiyle...