Incendies: Belleğin Kırılganlığı Üzerine

Leyla Bayrı

 

Kanadalı yönetmen Denis Villeneuve’nin 2010 yılında sinemaya uyarladığı Incendies (Türkçeye “İçimdeki Yangın” olarak çevrilmiştir), çağdaş sinemanın en çarpıcı savaş sonrası dramlarından biri olarak kabul edilmektedir. Film, Lübnan İç Savaşı’ndan esinlenen bir arka plana sahip olup, savaşın bireylerin yaşamı üzerindeki yıkıcı etkisini hem psikolojik hem de tarihsel bir düzlemde ele almaktadır. Bu yönüyle Incendies, yalnızca güçlü bir sinemasal anlatı sunmaz; aynı zamanda etik, siyasal ve kültürel düzlemlerde düşündürücü bir yapıttır.

Film, Lübnan kökenli Kanadalı yazar Wajdi Mouawad’ın 2003 tarihli tiyatro oyunu Scorched’dan uyarlanmıştır. Villeneuve, bu oyunu sinemaya uyarlarken yalnızca metnin dramatik yapısını korumakla kalmamış, aynı zamanda sinema sanatının ifade gücünü de kullanarak anlatının duygusal etkisini yoğunlaştırmıştır. Yönetmen, oyunun metninde bulunan teatral öğeleri sinemasal bir dille yeniden şekillendirmiştir. Bu bağlamda, film yalnızca bir tiyatro uyarlaması değildir; aynı zamanda özgün sinemasal bir yapıttır.

Film, Kanada’da yaşayan ikiz kardeşler Jeanne ve Simon’un anneleri Nawal Marwan’ın ölümünün ardından bıraktığı vasiyeti yerine getirmek üzere Orta Doğu’ya yaptıkları yolculuğu konu edinmektedir. Nawal’ın geçmişine dair bilinmeyenleri öğrenmeye çalışan ikizler, hem kişisel hem de tarihsel bir keşif sürecine girmişlerdir. Bu süreç, izleyiciyi savaşın ve toplumsal şiddetin bireysel yaşamlar üzerindeki etkisiyle yüzleştirmektedir. Film, anlatı yapısı bakımından lineer olmayan bir kurguya sahiptir. Geçmiş ve şimdi arasında gidip gelen zaman çizgisi, hem karakterlerin iç dünyasını derinleştirmekte hem de izleyicinin olayları parça parça keşfetmesine olanak sağlamaktadır. Bu yapı, filmin duygusal gerilimini ve dramatik yoğunluğunu artırmaktadır.

Incendies, çok katmanlı temalara sahip bir film. Kimlik, aile bağları, şiddet, intikam, affetme ve adalet kavramları filmin merkezinde yer almaktadır. Jeanne ve Simon’un annelerinin geçmişine yaptıkları yolculuk, aynı zamanda kendi kimliklerinin de yeniden inşası anlamına gelmektedir. Bu yönüyle film, kim olduğumuzu belirleyen şeyin yalnızca genetik değil; tarihsel ve toplumsal bağlam olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca film, kadınların savaşlardaki konumuna dair güçlü bir eleştiri sunmaktadır. Nawal karakteri, sessiz kalmamayı seçmiş bir kadın figürüdür. Onun hikâyesi, yalnızca kişisel bir trajedi değildir; aynı zamanda savaşın kadınlar üzerinde bıraktığı derin travmanın da temsilidir.

Filmin başrolünde yer alan Lubna Azabal, Nawal Marwan karakterine hayat veriyor. Azabal’ın performansı, duygusal yoğunluğu ve gerçekçiliğiyle izleyiciyi derinden etkilemektedir. Nawal’ın gençliğinden yaşlılığına kadar geçen süreçte karakterin yaşadığı içsel çatışmaları ve dönüşümleri son derece ikna edici bir şekilde yansıtmaktadır. Jeanne rolündeki Mélissa Désormeaux-Poulin ve Simon’u canlandıran Maxim Gaudette de karakterlerinin ruhsal çözülüşünü etkileyici bir performansla yansıtmaktadır. Oyunculuklar, anlatının güçlü duygusal yükünü taşımakta son derece başarılıdır.

Villeneuve’nin yönetmenlik tarzı, filmin başarısında belirleyici unsurlardan biri. Sade ancak etkileyici görsel anlatımı, karakterlerin ruhsal durumlarını yansıtan mekân seçimleri ve ışık kullanımı, filmin atmosferini derinleştirmiş. Orta Doğu’daki sahnelerde tercih edilen kurak, tozlu ve çatışma izleri taşıyan çevre tasvirleri, savaşın yıkıcılığını görsel olarak izleyiciye aktarmaktadır. Ayrıca, Villeneuve’nin tercih ettiği uzun planlar ve sessiz geçişler, filmin düşünsel boyutunu desteklemekte ve seyircinin olaylar üzerine düşünmesine olanak tanımaktadır. Film müziği seçimleri de bu atmosferi pekiştirmektedir. Özellikle Radiohead’in “You and Whose Army?” şarkısı, filmin en kritik sahnelerinden birine dramatik bir ağırlık kazandırmıştır.

Incendies, dünya genelinde birçok festivalde gösterildi ve olumlu eleştiriler aldı. 2010 yılında Kanada’yı Oscar’da En İyi Yabancı Film dalında temsil etmiş ve aday gösterilmiştir. Ayrıca Toronto Uluslararası Film Festivali, Venedik Film Festivali ve Rotterdam Film Festivali gibi önemli platformlarda gösterilmiş ve çeşitli ödüllere layık görülmüştür. Film, eleştirmenler tarafından genellikle “çarpıcı”, “akılda kalıcı” ve “sinematik olarak çığır açıcı” olarak tanımlanmıştır. The New York Times, filmi “şok edici bir keşif öyküsü” olarak tanımlamıştır. The Guardian eleştirmeni Peter Bradshaw, filmi “trajedinin modern bir yankısı” olarak değerlendirmiştir. Öte yandan, bazı eleştirmenler, özellikle filmin finalinde yer alan büyük sürprizin inandırıcılığını sorgulamıştır. Buna rağmen, anlatı yapısının gücü ve tematik derinliği, filmi güçlü kılmaktadır.

Filmin sonundaki büyük sürpriz — spoiler vermeden belirtmek gerekirse — birçok izleyici ve eleştirmen tarafından sarsıcı bulunmuştur. Ancak bu sürprizin dramatik etkisine rağmen, bazı eleştirmenler tarafından “fazla tesadüfi” ve “olası olmayan” bulunmuştur. Bu tür eleştiriler, filmin kurgusal gerçeklik algısını zedelemediği sürece, anlatıya zarar vermez. Hatta bazı akademik yorumlara göre, bu sürpriz, filmin Yunan trajedilerini andıran yapısının bir parçası olarak değerlendirilmelidir.

Incendies, yalnızca Kanada sineması için değil, dünya sineması açısından da önemli bir dönüm noktası. Denis Villeneuve, bu filmiyle yalnızca bir yönetmen olarak değil, aynı zamanda bir anlatıcı olarak da yetkinliğini ortaya koymuştur. Film, savaşın bireyler üzerindeki etkisini anlatan yüzeysel bir yapım değil; aksine, tarih, kimlik, ahlak ve insanlık gibi kavramları derinlemesine irdeleyen bir sinemasal anlatıdır. Bugün Incendies, Villeneuve’ün kariyerinin mihenk taşlarından biri olarak kabul edilmektedir. İzleyicisine yalnızca bir hikâye anlatmaz; onu bir deneyimin, bir yüzleşmenin ve bir sarsıntının içine çeker. Bu yönüyle, film yalnızca izlenmesi gereken bir yapıt değil; aynı zamanda üzerine düşünülmesi gereken bir eser.

Incendies, 2010
Kanada, 130′, Fransızca
Yönetmen Denis Villeneuve

En Yeniler

Sait Faik’in Ardından Bir Veda, Bir Vasiyet, Bir Fısıltı: Selim İleri’nin Son Tanıklığı “O Derin Fısıltı”da Okurla Buluşuyor!

(Basın Bülteninden) Farklı diyebileceğimiz üç kuşaktan üç yazar, aynı zamanda...

Cinler, Cüceler ve Periler; Bilgehan Tuğrul’un Masalsı Evreni

    Bilgehan Tuğrul kimdir ve okuyucuya bu kitabında ne...

Tanıdık Bir Hikâye: Önce Herkes Derin Bir Nefes Alıp Versin

Mihriban Kurt   Söze Tolstoy’un ‘‘Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz...

Tanrı Kırıntısı

Barış Yıldırım Islık çala çala yürüyorum sırdaşım barakalar yeni düşmüşüm boyumu...

Serdar Süalp ile Söyleşi; “QWERTY” Üzerine

“Görsel şiirin yadırganmasının sebebi belki de görsel ile şiiri...

Şüp’eli

      Reşit İmrahor     Binbir dereden dümterelleli. Oğlanın aptal hareketlerine müşahade ediyorum şehre döndüğümden...

Benzer İçerikler

Tanıdık Bir Hikâye: Önce Herkes Derin Bir Nefes Alıp Versin

Mihriban Kurt   Söze Tolstoy’un ‘‘Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.’’ cümlesiyle giriş yapmayı uygun buldum. Her ailenin trajedisi biriciktir,...

Kısa Film Festivali: “Gelecek Kısa” İzleyiciyle Buluşuyor

İstanbul Modern Sinema, nisan ayında Türkiye’den kısalara yer veriyor. Kısa film, sinema dünyasında keşfe daha açık, piyasa koşullarından bağımsız ve bir araştırma alanı olarak...

Çağdaş Bir Uyarlama: Titus Kompleks ve Ersan Mondtag’ın Yönettiği Zihinsel Yolculuk

İstanbul Das Das sahnesinde seyirciyle buluşan Titus Kompleks tiyatro oyunu, hem sahne tasarımı hem de oyunculuk performanslarıyla dikkat çekiyor. Başrollerini Mert Fırat, Didem Balçın,...