Hipertekst Bağlamında Şiirsel Bir Müdahale: Seyhan Erözçelik’in Geyikli Gece Yorumu

İnceleyen:Dilek Işık

Hipertekst, bir metnin başka metinlerle çok katmanlı ilişkiler kurduğu, doğrusal olmayan bir okuma deneyimi sunduğu yazı biçimidir. Geleneksel metin anlayışını kırarak, okuyucuyu pasif bir izleyici olmaktan çıkarır; onu metinler arası geçişler yapabilen, çağrışımlarla yön bulan aktif bir katılımcıya dönüştürür. Özellikle dijital çağda tıklanabilir bağlantılarla tanınsa da, edebiyatta hipertekst; metinlerarası göndermeler, biçimsel yönlendirmeler ve anlamlar arası sıçramalar yoluyla işler. Bir şiirin başka bir şiire seslenmesi, bir metnin kendisinden önceki metni yeniden yazması ya da bozuma uğratması, hipertekstin edebî karşılıklarındandır. Bu bağlamda, her yeni metin bir başka metne eklemlenir, ona yanıt verir ya da ondan sapar. Böylece, yazı yalnızca kendi içinde değil, geçmişiyle ve olası geleceğiyle de konuşmaya başlar.

Turgut Uyar’ın “Geyikli Gece” Şiirinin Seyhan Erözçelik Tarafından Yazılan Hiperteksti Üzerine

Seyhan Erözçelik şiirlerinde genel olarak diyalojizmden fazlaca beslenmiş, şiirlerini nesire yaklaştırarak şiirin dil imkanlarını fazlaca kullanmak istemiştir. Mikhail Bakhtin’e göre roman diyalojinin bir sonucudur. Seyhan Erözçelik de bunu şiirlerine yansıtmış konuşmanın ve diyalog kurmanın kazançlarını şiirleriyle bize sunmuştur. Örneğin Pentimento adlı kitabında yer alan “Orson” şiirinde şiirini nesir şeklinde yazmış, deneysel edebiyata olan yatkınlığı, içerik, üslup ve şiir ahengi oluşturmadaki özgün yaklaşımları ile çağdaşlarından farklı görünmüştür.

her yerde seni dinliyorum.

Yanımda karı var, kız var. Onlar yoksa çantaları var.
Çantaların içi, bir sürü kâğıtla dolu. Ne işe yarar, bilemem. Bir de
bilgisayar var. Asansör biniyorum, yine kulağımdasın.
Uçağa biniyorum, kulağımdasın. İniyorum, kulağımdasın.
Metrodayım, kulağımdasın. Lobideyim, kulağımdasın.

Kafede oturuyorum, kötü bir kafe. Yine kulağımdasın.[1]

Seyhan Erözçelik, Geyikli Gece’yi iki bölüm şekilde yazmış, ilkinde tüm dizeleri orijinal haliyle bırakarak sadece dizilimini bozmuştur. Kendi şiirlerinde olduğu gibi satırları birleştirmiş, düzyazı formatına almıştır. Şiirin satırlar arası olan duraklamalar bu şekilde kaybolmuş, bunları noktalama işaretleriyle sağlamaya çalışmıştır. Bu bölümde fazla deformasyonlar olmadığı için şiir özüne yakın olarak kalmış, sadece okuyuş biçimi farklılaşmıştır. Dizeler bir yerden sonra cümlelere dönüşmüş okurdaki o ara ara olan duraksamalar ve satırlar arası geçişi yok etmiştir. Ama bunlar olurken noktalama işaretlerinin değeri ortaya çıkmış, belki şiirde gözden kaçan vurguları bu noktalama işaretleriyle bir disipline etmiştir. Örneğin “Her şey naylondandı, o kadar!” dizesindeki o kadar kısmındaki vurgu söyleyişi değiştirmiştir. Şiirde şairlerin çoğu noktalama işaretlerinden faydalanmak istemez, bunu dizeleri bölerek sağlamaya çalışırlar. Turgut Uyar’ın Geyikli Gece’sinde sadece 4 nokta ve üç bölüm tırnak içine alınmıştır. Virgül ise hiç kullanılmamıştır. Seyhan Erözçelik, düzyazı editörü gibi şiiri önce dize dize alıp birbirlerine ekleyerek bir metin çıkarmaya çalışmıştır. Aslında Turgut Uyar, Seyhan Erözçelik’in bu yaptığı dize zorunluluğundan uzaklaşma eğilimini Geyikli Gece’nin de içinde bulunduğu kitabı Dünyanın En Güzel Arabistanı’nda, Akçaburgazlı Yekta’nın Mahkeme Kararını Aldığında Söylediği Mezmurdur şiirinde uygulamıştır. Yine bu kitabında düzyazı şiirlere yer vermiştir. Seyhan Erözçelik’in çıkış noktası ya Turgut Uyar’ın bu diğer şiirlerindeki düzyazı formatındaki şiirler ya da yine kendi şiirinde de uyguladığı biçimlere dönüştürmek isteği olabilir.

Şiirin ikinci bölümü ise Seyhan Erözçelik, gerçek hünerlerini sergilediği, böl-parçala-deforme et şeklinde şiiri bozmuş neredeyse kendi şiirini yazmıştır. Şiiri daha iyi anlamak için Seyhan Erözçelik’in Vâridik, yoğidik. adlı kitabında yer alan “Adımı, unuttum.” şiirini incelemek faydalı olacaktır:

Yer, depreşti. Görmediniz mi, duymadınız mı? * Kır bir Dünyâda—
Kırdım, bozuldum, işitmediniz mi? * Deniz Kayır, Çöl Kayır. Türk,
>yürür. * İpek sustu. Böcek, durdu. * Amtı kanıyorum. Üstüm başım
Kayır. (Ağlıyorum da, Neye ağlıyorum, Göğüm?)[2]

Seyhan Erözçelik, bu şiirinde ve genel şiirlerinin çoğunda kesik kesik cümlelerle bir ip cambazı gibi kelimeleri arka arkaya, alt alta dizerek noktalama işaretleriyle süslemiştir. İki bölüm şeklinde yazılan şiirde de noktalama işaretleri tek ortak nokta. Ama ilk bölümde fazla bir müdahil olma ve bozgunluk yok. İkinci bölümde direkt şair, şiiri kendi cümlelerine çevirip, nefes alışlarını dahi ayarlayarak okunabilecek bir şiir yazıyor. Bununla beraber şiiri o kadar dar bir alana sıkıştırarak yazıyor ki sadece seslerle Geyikli Gece’deki o korku halini şiirine taşır. Şair burada kendine has bir gramer kullanır. Dönemi şairlerinden deneyselliğiyle ayrılan Erözçelik, seslerden ve vurgulamalardan fazlaca yararlanmıştır. Baki Asiltürk, “Erözçelik’in dilin gramatik dokusuyla sözcüklerin anlamları arasında gidip gelen, varlıkla onun görünümleri arasında salınan, bazen deneyselliğin kapısını çalan şiir anlayışı ona dönem içerisinde farklı bir görünüm kazandırdığının”[3] altını çizmektedir. Geyikli Gece’nin ikinci bölümünde yer alan hipertekstinde de bu şiir anlayışını sürdürmüştür. Bu bölüme başlarken şiiri tedirginlik ve korku temeline oturtarak şiiri küçültebildiği kadar küçültür. Burada şiiri kendine has cümlelerle deyimi yerindeyse bir aşılama biçiminde oluşturmaya çalışıyor. Bir ağaca başka ağaçlardan getirdiği dallarla aşlama yapar gibi şiirindeki çok parçalılığı geliştiriyor. Geyikli Gece şiirinin aslından sadece dikkat çekecek dizeleri alarak bunları bir ipe dizmeye gayret gösteriyor. Aralara mandallarla kelimeler ekleyerek okurda bir şok etkisi uyandırmak istiyor. Bu bölümde de sık sık başvurduğu diyalog içinde kalmaya çalışması onun şiirinin temellerinden birisi olmuştur. Kendi söylediği cümleye bir sonraki cümlede karşılık vererek okuru devamlı bu tartışmanın içinde tutmaya çalışır. Şiiri okurken ister istemez bazı yerlerde sesimizi yükseltip bazı yerlerde ise sesimizi kısıyoruz.

Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli
Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.
Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini
Örneğin Manastır’da oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı.[4]

Seyhan Erözçelik, şiirlerinin bir kısmında da anjanbmana başvurmaktadır. Yani cümlesini bir dizede bitirmeyip alttaki dizeden devam eder. Buradaki şiirinde de aynı şekilde anjanbmana başvurur. Yukarıda yer alan 13 dizeyi sadece altı dize, 15 kelime ile anlatır.

Biliyorum. Dağlar, gecelerin en güzeli
değil, diyorum.
Belleğim duruyor.
Seviş, kadın, erkek…
—öpüş.
Koltukaltları tatlı

Erözçelik, iyi bir öğretmenin öğrencilerine ders verirken özenli davranması gibi Uyar’ın okuyucusunu göz ardı etmemiştir. Örneğin, “Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi/Geyikli gecenin karanlığında” bölümünden sadece göze çarpıcı gelen “Koltukaltları tatlı” şeklinde bahsetmiştir. Seyhan Erözçelik şiirinde diğer şairlere oranla daha fazla tahribat yapmış ama şiirin ana gövdesinden kopmamıştır. Her yiğidin yoğurt yiyişi nasıl farklıysa şairlerin de dizelerini kurma ve oluşturma matematiği bu noktada farklılık göstermektedir. Seyhan Erözçelik, lakabıyla sansarlığını konuşturarak Geyikli Gece’de göz açıp kapanıncaya kadar dolaşıp çıkıyor. Bir ip baskısı şeklinde de bu fotoğraftan hangi kelimeler kaldıysa onları kâğıda döküyor. Bu şiirler arasında en kıymetlisi de bu yüzden Seyhan Erözçelik’in hiperteksti gibi duruyor.

Seyhan Erözçelik’in Özgür Edebiyat dergisindeki bu iki farklı hiperteksine ulaşmamıza yardımcı olan Metin Celal’e teşekkür ediyoruz.

KAYNAKÇA

[1] Seyhan Erözçelik, Pentimento (İstanbul: Everest Yayınları, 2011), S. 60.

[2] Seyhan Erözçelik, Varidik, Yoğidik. (İstanbul: Simurg Kitapçılık, 2006) S. 59.

[3] Baki Asiltürk, Türk Şiirinde 1980 Kuşağı (İstanbul: YKY, 2017).

[4] Seyhan Erözçelik, “Geyikli Gece,” (İstanbul: Özgür Edebiyat Dergisi, Temmuz – Ağustos 2007). 58-60.

En Yeniler

Sözün Ateşle Yazıldığı: Suriyeli Şair Adonis

Firuze Tekbülé Arap edebiyatının modernist yanını temsil eden Adonis, yalnızca...

Babannem ve Beyblade – Hasan Ay

Bir insan keşiş değilse neden Everest’e tırmanır hiç anlamadım....

Keşfedilecek Bir Hayat Bu Paylaştığımız Bilinmezlerle Dolu Gizemli Silsile Ve Ben De Korkuyorum En Az Senin Kadar – Beste Kaynar

      gelecek önümde bilinmeyen dalgalar ve bana yabancı sular. tanımaya çalıştığım taşlı...

Hey! Diyen Bir Şairin Kırılgan ve Canlı Söylemi: Serdar Solkun’la Şiir Üzerine

Söyleşi: Azimet Avcu Serdar Solkun’un şiiri, okurla kurduğu samimi ve...

Evrenden İçe, İçten Evrene Ezgiler: Abdullah Kaymak

Ozan R. Kartal     İstanbul’un tarihî bir avlusunda, günün son ışıklarının...

Kültürün Hafızası Kapalı: Taha Toros Arşivine Neden Erişilemiyor?

Taha Toros’un adı, yalnızca Adana’nın kültürel belleğinde değil, Türkiye’nin...

Benzer İçerikler

Kendini Yazmak: Bir Adam Yaratmak’ta Yazar, Karakter ve Varoluş

İnceleme: Azimet Avcu Giriş Yazarlığını Necip Fazıl Kısakürek’in yaptığı bu oyun 1937 yılında kaleme alınmıştır. 3 perde halinde yazılan oyun ilk defa 1937-1938 yılında İstanbul Şehir...

Karanlıkta Kalmış Bir Şiir: Ece Ayhan’ın Deliler Bayramı

Uğur Yanıkel Bir süredir Ece Ayhan’ın hayatı ve şiir külliyatı üzerine yürüttüğüm araştırmalar, beni beklenmedik bir buluşa götürdü. 1956 yılının Nisan ayında yayımlanan Yücel...

Asaf Halet Çelebi’nin Doğu’ya Baktığı Yer: “Sidharta”

İnceleyen: Canan Cusbey 1.Doğu’ya Açılan Bir Şair: Asaf Hâlet Çelebi’nin Portresi Modern Türk şiirinde Doğu düşüncesiyle en derin ve özgün ilişkileri kuran isimlerin başında Asaf Hâlet...