Ozan R. Kartal
olmaz olsun böyle sahil,
böyle moda olmaz olsun.
insan bu zamanlarda nefret eder topuklarından.
serpilmişsin seni görmediğim zaman ortasında,
gözlerin daha da büyümüş
tamamen göz olmuşsun her yerin göz olmuş
o yüzden beni görmüşsün o yüzden korkmuşsun
yapraklı bir şey giymişsin üstüne, çiçek olmuşsun
yanına arkadaşlarını almışsın, dost olmuşsun
bir zamanlar benimdi onlar
merhametsiz bir kuş gibi ne güzel konmuşsun.
yine de sever miymiş kaynana, bir bahsin üzerine denk düşünce
sarıldım, sarıldım, sarıldım, korktum sana gelince
iyi ki rüzgar aldı götürdü, unutmuşum sesinin cızırtısını
istesem de kaçamam sağım solum karavana
işte böyle bir sahil böyle bir moda işte
böyle kayalıklar, aynı böyle bir yaz öğlesi
aynı böyle unuttum konuşmayı hatırlarsın
bana onca ağıttan onca şiirden
kemküm kaldı sadece.
ve elimde çiçekle kuru bir yerim kalmayan o gece
ilk defa sarhoş olmuştum çiçek pasajında
yakalarımda oya iğnesi
boğazımda dünyanın en kuvvetli adamının yumruğu
istesem de sayamazdım o adımları
o köye vardım şeffaf atların çektiği faytonla
kilometre taşlarını geçtim o yokuşa yanaştım
okumamıştın dağ başında, o öğretmen okulunda
dehşetli ve dev bir ayyaşın idaresini
ama ne güzel yemişler çıkardın, ne güzel kotardın
sırf bu yüzden evimde bir oda daha olsun istiyorum
orada aşıklar
kavgalar edip yudumlasınlar sigaralarını.
olmaz olsun böyle moda,
böyle sinema olmaz olsun.
insan bu zamanlarda nefret eder avuçlarından.
iple çekmekten yorulmadı kollarım
dalgasını geçmeyi bu felâket günlerin
üzerinden gitsin diye el kokuları
avuçlarımızı zımparalayacağımız günleri bekliyorum
artık daha az unutan daha az güldüren biriyim
sadece senin dişlerini görmek için yapıyordum bütün şakaları
yorulmadı kollarım, ödüm yoruldu.
bütün yeminlerimi bozdum çimende
sonrasında aramızdaki o turuncu dev şair.
ne kadar çocukçaydık tansiyonlarımız bile
düşüyordu birbirlerine
tokalaşmak serbest değildi
yağmurun keyfini çıkarıyordu bıyıklı çocuk
unutkanlardan korumayı denemiştim seni
göğsüm siper olmayı çok kolay hatırladı sana
birden bir borç çıktı ödemek zorunda kaldım
nihayetinde ukab çaldırdı bir gün telefonumu sehven, açtım
kızının sesine ne kadar da benziyordu sesi
istedim bunu da bilmeni
bil
yine bir ramazanda bitmişti topraktan beg**vil
bilmiyorduk o zamanlar ne sevaptır ne suç
saçlarından rüzgarlar uçtu
korkuyla doldum feridun’un köyünde, ceviz yedim
ağladım tanımadığım birinin mezarı başında
çok şükür yaşadım ya aşkı şu küçük ömrümde
çok şükür
bittim
ve inan seninkinden daha uzun sürdü yüzümdeki felç, kimse görmedi
utandım bir hikâye karakterine senin adını vermekten
kelebekler sen gittiğinden beri peşimi bırakmadı
dost hissettim kendimi ördeklere üzülen bir adamla
bir vesikayla yerleşen kavgam bir vesikayla can buldu
serçe parmakları hiç birbirine geçiremedim
serçe parmağımı kıstırdığımda çıkan çizgi yüzünden
böylece bekledi sahibini o çizgili, tepeli, geniş avuç
işte bu yüzden kolay geçti, bil istedim
gözsuları ve kirazla sahur ettiğim
o ilk oruç