Mihriban Kurt
yıkılmış çocukluğu duvarlarında evlerin
gözlerinde körleşen bebekler plastik
kırılmış oyuncaklarına ağlamazmış hiç
ölgün adını değiştirmiş karalanmış kadınlarla
kuruyan bir ayazma yüzünde kavruk
bedeni pahalı serpantinlerle girilen bir taverna
zulasından yitirmiş kanadı kırık perileri
boynunda asılı masumiyet
aşklarının büyüsü adını aklamazmış hiç
dönüşmüş sararan kentlerde madam kokonaya
göğsüne üleştirilen heveslerinde gençliği
yaz rüyalarına dadanan çok sesli bir fantazya
yazgısına dikilmiş mabedleri ilencin
kara saçlarında günah rüzgar dahi
yüzüne başka evlerde bakılamazmış hiç
örülmüş cenaze töreni kırmızı kurdelalarla
sonraki ölümüne adanan tüm yortular
kutsal topraklarda çalınan bir laterna