Cengizhan Genç – Soruşturma #04

R.

Kimsiniz? (mümkün olduğunca özgeçmişvari, edebiyattan uzak bir şekilde)


17 Temmuz 1992 yılında Sakarya’da doğdum. Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim. Amca ya da dayı olamayacağım.



Okumaya nasıl başladınız? Kimler ile başladınız?

Cin Ali kitaplarıyla okumaya başladım. Okumayı söktükten sonra da önüme gelen her şeyi okudum. Çok fazla ayrım yapmadım belirli bir yaşa kadar. Fantastik edebiyata özel bir ilgim vardı, hâlâ da var. J.K. Rowling ve Stephen King’in eserleri bilinçli bir okuma kültürü geliştirmemde bana ön ayak oldular.



Şiir hayatınıza nasıl girdi? Kimlerle girdi?

Şiir hayatıma nasıl girdi hatırlamıyorum. Başlarda şiir yazmak da istemiyordum aslında. Ünlü bir romancı olmak istiyordum. Üniversiteye başladığımda şiirin edebi türler içinde en zoru olduğu söylenince şiirde başarılı olmak istediğimi hatırlıyorum. Sanki şiir yazabilirsem öykü ve hikâye yazmak da kendiliğinden gelişecek gibi düşünüyordum o zamanlar. Fakat şiir yazdıkça kazın ayağının göründüğü gibi olmadığını anladım. Lâle Müldür’ün ilk dönem şiirleri başlangıçta beni fazlasıyla etkiledi. Hâlâ daha da en sevdiğim şairlerden biridir Lâle Müldür. Şiir yazmada belli bir bilince kavuşmam ise Hayriye Ünal ile tanışmamla oldu. Modern şiirin ne olduğu ve nasıl olması gerektiğini Hayriye Ünal ile tanıştıktan sonra kavradım.



Yazmaya nasıl başladınız? Neden başladınız?

Bir tür boşluktan dolayı. Esasında ressam olmak istiyordum. Resim yapamadığım için yazı yazmaya yöneldim. Resim yapmak hayatımın yüzde seksenini kaplıyordu. Güzel sanatlar lisesine özel sebeplerden dolayı gidemeyince oluşan boşluğu doldurmak için yazı yazmaya başladım. Resim yapamamak bir çeşit itici güç oldu diyebilirim çünkü hayal gücü çok gelişmiş bir çocuktum, zihnimde farklı farklı dünyalar tasarlar ve o dünyalarda yaşamanın nasıl bir şey olacağını hayal ederdim.



İlk yayınlanma süreciniz nasıl oldu?

İlk şiirim 2011 yılında Kalem dergisinde yayımlandı. Şiirimin yayımlandığını dergiyi almaya gittiğimde görmüştüm. Benim için zor bir süreçti çünkü uzunca bir süre dergilere şiir yolladım ve geri çevrildim. Bir dönem şiir yazmayı bırakmayı bile düşündüm bu sebepten.



Güncel olarak edebi kendine ve edebi çevreye karşı bakışınız nasıl? Sizi direkt olarak etkileyen isimler var mı?

Kendime ve yazdığım şiirlere baktığımda sürekli bir yenilik peşinde koştuğumu görüyorum. Yeni şeyler denemek ve yeni şeyler yapmak istiyorum. Edebiyat dünyasına baktığımdaysa çeteleşmeler görüyorum. Olabildiğince tarafsızlığımı koruma peşindeyim.
İlk dönem şiirlerimde Lâle Müldür’den çok etkilendim. Daha sonra İsmet Özel ve Hayriye Ünal geliyor.



İlk kitabın “Üstelik Sarışın” ve son kitabın “Hangi Hayvanlar” arasında saptadığın temel farklar hangileri?

İlk kitabımda daha lirik bir dil kullanıyorum. “Hangi Hayvanlar”da ise daha sert ve tok bir dil var. Ve yeniliğe daha açık bir kitap. Bunun sinyallerini net bir şekilde verdiğimi düşünüyorum ikinci kitapla.




Hayriye ÜNAL ile iki ortak şiir çalışmanız var. Bunların oluşturma süreçleri nasıl oldu?

İlk ortak şiirimiz “Ancelika Kara Ağaç ve Şifasız Otlar” Hayriye’lerde yatılı misafir olduğum bir akşam neden ortak şiir yazmıyoruz dememle ortaya çıktı. Hayriye ÜNAL yeni şeyler yapmaya ve denemeye son derece açık bir şair. Düşünmeden olur dedi. Nasıl yapalım edelim derken farklı odalara geçtik ve ikimizde bir şeyler yazmaya başladık. Birbirimizin ne yazdığından tamamen bihaberdik. Sanıyorum ki bir saat kadar sonra yazdıklarımızı birbirimize gösterdik ve ilginç bir şekilde birbiriyle uyumlu şeyler yazdığımızı gördük. Gerisi kolaydı zaten bir yapbozun parçaları gibi şiirleri birbirine yamadık ve tıraşladık bir nevi pürüzlerini yok etmek için. Ortak şiir yazarken en temel sıkıntı tek bir dil oluşturarak yazmayı başarmak, bunu da başardığımızı düşünüyorum. İkinci şiirimiz olan “Karpal Tünel Sonatı”nda ise Hayriye’nin yazmış olduğu şiirinin üzerine ben ekleme yaptım ve geri bildirimlerle şiire son halini verdik. Hayriye ÜNAL ile çalışmak her zaman keyifli ve zihin açıcı.

 

En Yeniler

Zamana Meydan Okuyan Bir Keşif: “The Peripheral Space of Photography” Yeniden Yayınlandı

Murat Nemet-Nejat’ın fotoğraf ve şiir sanatlarının kesişimindeki derin düşüncelerini...

Kötü Şiirin İhtisası: Bir Tasnif Denemesi

Bu dosya, şair Münir Yenigül’ün uzun yıllara yayılan bir...

Ömer Uluç: “Ufuk Çizgisinden Öteye” Sergisi

İstanbul Modern’de “Ufuk Çizgisinden Öteye” Sergisi Üzerine Bir İncelemeYazan:...

Gündeliğin Nabzını Tutan Şiir: Zeynep Karaca’yla Söyleşi

Zeynep Karaca, son yıllarda Türk şiiri üzerine yürütülen en...

Wes Anderson Sinemasında Yeni Bir Katman: Fenike Planı (The Phoenician Scheme)

Wes Anderson, 1990’lardan bu yana kendine özgü bir estetikle...

Alekos Fassianos: Mit ile Gündeliğin Arasında Figüratif Bir Şiirsellik

Azimet Avcu Alekos Fassianos’un yaşamı ve sanatı, yalnızca modern Yunan...

Benzer İçerikler

Gündeliğin Nabzını Tutan Şiir: Zeynep Karaca’yla Söyleşi

Zeynep Karaca, son yıllarda Türk şiiri üzerine yürütülen en nitelikli söyleşi dizilerine imza atan, sesi kadar sözü de güçlü bir isim. Onun “Şiir Matineleri”...

Kendine Ait Bir Harita: Deniz Schwarzwald’ın Şiiri

Deniz Schwarzwald’ın ilk şiir kitabı "Bütün Haritaların Dışında" üzerine ve kendisinin hem şiirinin hem kimliğinin hem de aidiyetinin yer yer kesildiği, kırıldığı ve yeniden...

Bir Taş Kadar Şifâlı; Emel Koşar ile “Cevher” Üzerine Söyleşi

Söyleşi:İmren Keyik   Şiir kitaplarınızın sonuncusu olan Cevher üzerine konuşmaya başlamadan önce, yaratım süreciniz üzerine biraz konuşmak istiyorum. Akademisyenlik gibi yoğun bir meslekle birlikte...