Asaf Halet Çelebi’nin Doğu’ya Baktığı Yer: “Sidharta”

İnceleyen: Canan Cusbey

1.Doğu’ya Açılan Bir Şair: Asaf Hâlet Çelebi’nin Portresi

Modern Türk şiirinde Doğu düşüncesiyle en derin ve özgün ilişkileri kuran isimlerin başında Asaf Hâlet Çelebi gelir. 1907’de İstanbul’da doğan şair, yalnızca Mevlânâ’ya değil, Hint, İran ve Uzak Doğu mistisizmine de yoğun bir ilgi duymuştur. Fransız eğitiminden gelen bir Batı şiiri bilgisiyle yoğrulmuş olsa da, metafizik ilgileri onu Batı’dan ziyade Doğu’ya yöneltmiştir.

Soyadını Mevlevîlikten alan Çelebi, klasik tasavvuf şiirinden beslense de, 1940’lardan itibaren Budizm’e yönelerek Gotama Buddha üzerine kapsamlı okumalar yapmış; bu ilgisini 1946 tarihli Pali Metinlerine Göre Gotama Buddha adlı kitabıyla metne dökmüştür. Böylece sadece İslam tasavvufuna değil, Hint metafiziğine ve Budist öğretinin özüne de şiirsel bir kanal açmıştır.

2.Budist Düşünceyle Şiirsel Temas

Asaf Hâlet Çelebi’nin Budizm’e olan ilgisi yüzeysel bir Doğu egzotizmi değildir. O, Budizm’i bir sezgi ve sükûn öğretisi olarak ele alır. Özellikle Mahayana Budizmi’ndeki Nirvana, boşluk (śūnyatā) ve benliksizleşme kavramları, onun şiir anlayışıyla örtüşür.

“Sidharta” şiiri, Budizm ile kurduğu bu ilişkilerin kristalleştiği bir şiirdir. Siddhartha Gautama’nın aydınlanma yolculuğunu imleyen “Sidharta” başlığı, bireyin dünyevi benliğinden arınarak mutlak hakikate ulaşmasını simgeler. Bu yolculuk hem Budizm’de hem tasavvufta “benlikten geçme” olarak tarif edilir ve Çelebi’nin şiirinde bu ikili tematik yapı dikkatle örülür.

3. Şiirin Yapısı ve Mistik Zemin

Şiir “niyagrôdhâ” sözcüğüyle başlar; bu, Buddha’nın aydınlandığı kutsal Bodhi ağacının Sanskritçesidir. Onu izleyen “koskoca bir ağaç görüyorum / ufacık bir tohumda” dizeleri ise evrenin tek bir tohumda gizlenmiş bütünlüğünü simgeler. Bu düşünce, Budist metafiziğin olduğu kadar İslam tasavvufunun da temel kavramı olan vahdet (birlik) anlayışına yaslanır.

Şiirin ortasında yer alan “ben bir meyvayım / ağacım âlem” dizeleri, insanın evrendeki yerini tanımlar. Burada insan hem yaratılışın amacı hem de onun özetidir. Tasavvufta “âlem-i suğrâ” (küçük âlem) olarak tanımlanan insan, Budist düşüncede de varlığın odak noktasıdır—ama bu odak benliği değil, onun çözülüşünü hedefler.

Şiirin sonunda yer alan “ben bir denizde eriyorum” dizesi ise Nirvana veya Fenâfillâh olarak tanımlanabilecek, bireysel varoluşun evrensel olanla eridiği noktayı gösterir. Bu, nefsin çözülmesi, zaman ve mekânın aşılmasıdır.

4. Mantra ve Sessizlik: “Om Mani Padme Hum”

Çelebi’nin şiirine kattığı “om mani padme hum” mantrası, sadece bir öğreti gönderimi değil, şiirin ritmini ve havasını belirleyen metafizik bir sestir. Mantranın üç kez tekrar edilmesi, Budist ritüellerde olduğu gibi zihni boşaltma, sezgiye odaklanma ve benlikten arınma sürecini simgeler.

Çelebi, bu mantrayı yazılı bir ifade olmaktan çıkararak neredeyse bir ses heykeline dönüştürür. Parantez içindeki “(3 kere)” ibaresi, şiirin meditatif yapısını güçlendirir ve okura metni anlamak yerine yaşamak gerektiğini sezdirir. Bu yönüyle “Sidharta”, söze değil sese, anlatıya değil sessizliğe yaslanan bir şiirdir.

Asaf Hâlet Çelebi’nin “Sidharta”sı, Batılı anlamda bir anlam şiiri değildir. Şair, betimlemek ya da açıklamak yerine “sezdirme”ye yönelir. Bu yönüyle Zen Budizm’inin öğreti biçimi olan koanlara, Japon haykularına yakın durur. Anlamın açıklamayla değil, boşlukla kurulduğu bir şiirsel yapı inşa eder. Roland Barthes’ın haykular için kullandığı “karşı-betimsellik” kavramı burada bire bir işler.

Dildeki bu kapalılık ve soyutluk, aslında Budist sezginin bir yansımasıdır. “An”da olma hâli, şiirin tamamına yayılmıştır. Çelebi’nin zaman kipleri, “şimdi”ye odaklanır ve okuyucuyu o oluş anının içerisine çeker. Bu da şiiri yazılı bir anlatıdan çıkarıp bir farkındalık ânına dönüştürür.

Sonuç: Budizm ile Tasavvuf Arasında Bir Şiirsel Kavşak

“Sidharta”, yalnızca Budist imgelerle bezeli bir şiir değildir; aynı zamanda tasavvufun metafizik diliyle Zen sessizliğinin iç içe geçtiği bir oluş metnidir. Şairin amacı öğretmek ya da mesaj vermek değildir. Çelebi, şiirini okuyucunun sezgi alanına bırakır. Mantralarla, sembollerle ve sessizlikle ördüğü bu şiir, bireyin kendi benliğiyle yüzleştiği, benliğinden arındığı bir şiirsel meditasyon alanıdır.

Asaf Hâlet Çelebi, Doğu düşüncesini bir şiir mimarisine dönüştürmüştür. Onun “Sidharta”sı, Türk şiirinde Batılı form ile Doğulu sezginin nadir buluşmalarından biridir. Nirvana ile Fenâfillâh arasında, Bodhi ağacı ile vahdet-i vücut arasında bir köprü kurar. Ve sessizce, çok derin bir şey söyler.

 

Kaynakça

  • Özgürel, E. G. (2014). Âsaf Hâlet Çelebi’nin Sidharta Adlı Şiirinin Metaforik Yapısı. Türkiyat Mecmuası, 24(Güz), 195–210.
  • Çelebi, Â. H. (2009). Bütün Şiirleri. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

 

En Yeniler

REMORSE CODE< - Azimet Avcu

1. Şimdi durmaktadır orada, karıncalı yeşil ekran; Meyve posalarının, çeşitli kremlerin...

Karanlıkta Kalmış Bir Şiir: Ece Ayhan’ın Deliler Bayramı

Uğur Yanıkel Bir süredir Ece Ayhan’ın hayatı ve şiir...

Katliamın Yıldönümünde Balkanlara Tutulan Kırık Bir Ayna: Limonata

Ozan R. Kartal İnsanın en sevdiği şarkıyı, diziyi, filmi belirlemesi...

Mekintoşundan Bi Isırık – Olvido Ayşe Akan

Sıkı bir nefesle bütün Doğu’yu içime çektim, bir süre...

Lando Yayınlarından İki Yeni Kitap: İnsandan Sonra ve Büyü Haritaları

Nur Alan – Büyü Haritaları Pafta I. Nur Alan’ın ezoterik...

Ege’nin Mavisine Nota Düşen Müzisyen: Ermis

“Tüm şarkılarım bir şekilde denizdir.”— Ermis Yunan besteci Hermes “Ermis”...

Benzer İçerikler

Sahipsiz Bir Şiir, Yalnız Bir Yazar: Feyyaz Kayacan’ın Şiir Evreni

Yazarın Portresi 1919 yılında İstanbul’da doğan Feyyaz Kayacan (asıl adıyla Feyyaz Fergar), Saint Joseph Lisesi’ni bitirdikten sonra Fransa ve İngiltere’de siyasal bilgiler ve ekonomi eğitimi...

Ergin Günçe Hep Aramızdaydı

Adnan ÖZYALÇINER Ergin Günçe, en gencimizdi. Aynı dönemde İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun şairlerden Cengiz Bektaş, yazar arkadaşı olan ben bir de Kemal Özer’den gençti. Daha...

Dikkat! Tetikleyici Bir Kitap: Genç Mungo

Leyla Bayrı Douglas Stuart’ın kaleminden çıkan ve ülkemizde Can Yayınları etiketiyle raflarda yer bulan Genç Mungo, 1990’ların başında Glasgow’un yoksul mahallelerinde geçen çarpıcı ve sert...