Çeviren: Melih Bera Ermiş
hiçbir şey yaşamak kadar emniyetsiz değildir
hiçbir şey varoluş kadar geçici
biraz eriyiştir bu, kırağı için
ve bir ılıklaşmadır rüzgarda
bir gün sınırdan geçersin
nerden gelirsin? ama nereye gidersin ki?
yarın neye yarar neye yarar dün
kalp değişir kederle
hepten kafiyesiz ne de affı mümkün
vardım, vardım
yabancı olduğum yere
vardım, vardım
yabancı olduğum yere
zamanın üstünde gezdir parmağını
gözlerinin çocukluğuna dokun
daha iyidir loş bırakmak lambaları
uzadıkça gece daha iyidir bize
güzel bir gündür bu yaşlanan
ağaçlar sonbaharda güzeldir
e peki çocuk?
bakıyorum kendime, şaşıyorum
bu meçhul yolcuya
yüzüne ve çıplak ayaklarına
vardım, vardım
yabancı olduğum yere
vardım, vardım
yabancı olduğum yere
şu yaşlanmak uzun mevzu, en nihayetinde.
kum parmaklarımızın arasına sızıyor
yükselen soğuk bir su gibi
büyüyen bir utanç gibi
uzun mevzu insan olmak, bir şey olmak
her şeyden vazgeçmek de
hissediyor musun metafmorfozları
gerçekleşen içimizde?
yavaşça bükülmesi dizin
vardım, vardım
vardım, vardım
vardım, vardım
vardım, vardım
inceden inceye sessizleşiyosun
ama hala yeteri kadar çabuk değil
benzemezliğini hissetmemek için
ve eski senin üzerine
içinden tozlar düşüyor
eski senin üzerine
tozlar
tozlar…
vardım vardım
vardım vardım
vardım vardım
vardım vardım
ah hazin deniz, ah derin deniz
gelgitlerin saat kaçtadır?
kaç yıl sürer kaç saniye
ruhuna, vazgeçmiş bir insanın