Tim Burton: Halloween Dehası

Gökçe Hilal Tırpan

Gotik bir masal anlatıcısı, karanlığın içine mizahı serpiştirmiş bir büyücü, sıradanlıktan hiç hazzetmeyen bir hayalperest…

Tim Burton tam anlamıyla bir Halloween dehası.

Onun evreninde ölüler konuşur, canlılar solgundur, siyah beyaz çizgiler bir kimliktir. Her filminde çocukça bir merakla korkunun estetiğini yeniden kurgular. “Korkutucu” olan, Burton için aslında “canlı” olanın diğer adıdır.

Burton, Burbank’te büyürken banliyölerin yapay neşesinden sıkılmış, kendini mezarlıkların sessizliğinde, çizim defterlerinde bulmuştur. Çocukken korktuğu her şeyi birer karaktere dönüştürmüştür: iskeletler, vampirler, hayaletler… Bütün bu karakterler bir şekilde yalnızdır ama sevimlidir.

Bu yalnızlık duygusu onun sinemasının merkezinde yer alır. Burton için Halloween sadece bir gün değil, bir bakış açısıdır. Kostümler, maskeler, ölüler ve canlılar arasındaki sınırın kalktığı o “gece” onun dünyasının özüdür.

Halloween, Burton için insanın önünde sonunda yüzleştiği bir aynadır.

Bu yüzden onun karakterleri -ister Jack Skellington olsun ister Lydia Deetz- hep aynı şeyi yapar: Korkunç olanın içinde benliklerini ararlar.

Tim Burton estetiği denince akla solgun yüzler, belirgin göz altları, sivri çizgiler ve abartılı silüetler, karikatürize edilmiş gotik mimari gelir. Danny Elfman’ın yaratıcı müziğiyle birleşen hüzünlü ama enerjik bir atmosfere sahiptir sinema dili.

Bu görsel dil, hem The Nightmare Before Christmas’ta hem Corpse Bride’da hem de Beetlejuice’ta, yani neredeyse tüm yapımlarında tekrarlanır ancak asla kendini tekrar etmez. Karanlığın içinde romantizm ve mizahı sentezlemiştir adeta. Halloween’i onun gözünde bir festivalden öte taşıyan şey de tam olarak budur.

 

“İnsanların bir şeyleri gerçek veya gerçekdışı, normal veya anormal diye adlandırmalarını hiçbir zaman içselleştiremedim. Benim için, bu kelimeler oldukça kişisel ve sübjektif. Bu kelimelerden dolayı hep kafam karışmıştır ve asla açık bir şekilde zihnimde oturtamamışımdır.”

-Tim Burton

En Yeniler

Reşit İmrahor’un “Kuvve’den Fiil’e” Kitabı 32 Yıl Sonra Tekrardan 160. Kilometre Tarafından Yayınlandı

Basın Bülteninden Reşit İmrahor 23 Ekim 1993’te TRT 2’de Enis...

Aforozun Gözünden – Gökçe Hilal Tırpan

tanrıdan düşmüş bir yankı cesaretimi savuşturdu teslimiyetin bu denli acımasız...

İki Kısa: Çığlık ve Yol Bizi Nereye Götürürse

Ozan R. Kartal   “Kültür ve sanatın Cihangir’deki yeni odak noktası”...

Mehmet Rauf’un kayıp kitabı Ganya Kitap tarafından basıldı!

Basın Bülteninden   Mehmet Rauf’a ait olduğu saptanan Samiye’nin Yedi Gecesi,...

Hallâc-ı Mansûr Şöyle Dedi

Çeviren: Mehmet Taner Sevgilim alçak bir ihtiradır Ondan korktuğun ve de...

Faruk Nafiz Çamlıbel Aslında…

İmren Keyik   "Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, Bir dakika araba...

Benzer İçerikler

Tanık Olmayı Reddetmenin Bedeli: Kurtlar

“Sizinkiler böyle ölür, Böyle ölür sizinkiler.” Bazı hikâyeler, bütün büyük hikâyeler gibi, iki seçeneğin eşiğinde başlar: bir yabancı kente gelir ya da birisi bir yolculuğa çıkar....

Pamuk İpliğinde Nükleer Akrobasi: The War Game ve Threads.

Celalettin Durak Bir zamanlar, çok da uzak olmayan bir geçmişte, yani 20. yüzyılın ortalarında yok olmamız için bütün koşullar hazırdı. Dünya kabaca ikiye ayrılmıştı; iki...

Bir Sesin Peşinde: Ornella Vanoni’nin Müziğini Keşfetmek

Azimet Avcu Bir Sesin Peşinde: Ornella Vanoni’nin Müziğini Keşfetmek Ornella Vanoni’nin müziğiyle tanışmam yaklaşık on yıl önceye dayanıyor. Stelvio Cipriani’nin Anonimo Veneziano filmi için bestelediği unutulmaz...