Sokakta İsim Yok: Güç, İsyan ve Unutulanlar

“Ancak gücün kendisini gerçekten tehdit altında hissetmesi için, bir şekilde kendisini başka bir gücün -ya da daha doğrusu bir enerjinin- varlığında hissetmesi gerekir ki bu gücü nasıl tanımlayacağını bilmediği ve bu nedenle gerçekten nasıl kontrol edeceğini bilmediği bir şeydir. Örneğin, Amerika çok uzun bir süre refah içindeydi -ya da refah içindeymiş gibi görünüyordu: bu refah milyonlarca insana hayatına mal oldu. Şimdi, bu refahın en muhteşem alıcıları olan insanlar bile bu faydalara dayanamıyor: ne onları anlayabiliyorlar ne de onlarsız yapabiliyorlar, ne de bunların ötesine geçebiliyorlar. Her şeyden önce, kurbanlarının ya da tebaalarının bu yaşam biçimi için ödedikleri bedeli değerlendiremiyorlar ya da buna cesaret edemiyorlar ve bu nedenle kurbanların neden isyan ettiğini bilme lüksleri yok. O zaman, kurbanların -barbarların- tüm yerleşik medeni değerlere isyan ettiği sonucuna varmak zorunda kalıyorlar -ki bu hem doğru hem de doğru değil- ve bu değerleri korumak için, bu değerler hayatlarını ne kadar boğucu ve neşesiz hale getirmiş olursa olsun, insanların büyük çoğunluğu umutsuzca hem kendilerinin hem de halkın inanç eksikliğini zulümle telafi etmeye hazırlar. Bu bir ulusun veya bir krallığın çöküşü için bir formüldür, çünkü hiçbir krallık tek başına güç kullanarak kendini ayakta tutamaz.Güç, savunucularının düşündüğü gibi çalışmaz. Örneğin, kurbana rakibinin gücünü göstermez. Aksine, rakibinin zayıflığını, hatta paniğini gösterir ve bu ifşa kurbana sabır kazandırır. Dahası, çok fazla kurban yaratmak nihayetinde ölümcüldür. Galip, bu kurbanlarla hiçbir şey yapamaz, çünkü onlar kendisine değil, kurbanlara aittir. Onlar, savaştığı insanlara aittir. Halk bunu bilir ve kurbanların listesi -şeref listesi- ne kadar genişlerse, iradeleri de o kadar amansızlaşır: bu ölülerin, kardeşlerinin boşuna ölmemiş olmalarına karar verirler. Bu noktaya gelindiğinde, savaş ne kadar uzun sürerse sürsün, galip asla galip olamaz: aksine, tüm enerjileri, tüm hayatı, dile getiremediği bir dehşete, okuyamadığı bir gizeme, kazanamayacağı bir savaşa girdi—sadece sindirebileceğini, zincirleyebileceğini ya da katledebileceğini düşündüğü insanların tutsağı oldu.”

James Baldwin
Kitap İsmi: No name in the street (Sokakta İsim Yok)
Yayın: New York – Vintage Books
Çeviren: Leyla Bayrı

En Yeniler

Zamana Meydan Okuyan Bir Keşif: “The Peripheral Space of Photography” Yeniden Yayınlandı

Murat Nemet-Nejat’ın fotoğraf ve şiir sanatlarının kesişimindeki derin düşüncelerini...

Kötü Şiirin İhtisası: Bir Tasnif Denemesi

Bu dosya, şair Münir Yenigül’ün uzun yıllara yayılan bir...

Ömer Uluç: “Ufuk Çizgisinden Öteye” Sergisi

İstanbul Modern’de “Ufuk Çizgisinden Öteye” Sergisi Üzerine Bir İncelemeYazan:...

Gündeliğin Nabzını Tutan Şiir: Zeynep Karaca’yla Söyleşi

Zeynep Karaca, son yıllarda Türk şiiri üzerine yürütülen en...

Wes Anderson Sinemasında Yeni Bir Katman: Fenike Planı (The Phoenician Scheme)

Wes Anderson, 1990’lardan bu yana kendine özgü bir estetikle...

Alekos Fassianos: Mit ile Gündeliğin Arasında Figüratif Bir Şiirsellik

Azimet Avcu Alekos Fassianos’un yaşamı ve sanatı, yalnızca modern Yunan...

Benzer İçerikler

“geriye kalan..” (Hamlet)

çev: Melih Bera Ermiş                                    

Ezra Pound – Kanto 1

Çeviren: Tugay Kaban Ve sonra gemiye indik, Omurgayı dalgalara çevirdik, kutsal denize doğru, O yaman gemide direk ve yelken kurduk, Koyunları yükledik ona, ve bedenlerimizi de, Gözyaşlarıyla ağırlaşmış, ve...

Ezra Pound – Kanto 4

Çeviren: Tugay Kaban Dumanlı ışıkta saray, Troya, kül olmuş taşlar yığını, ANAXIFORMINGES! Aurunculeia! Beni duy, Altın Prow’lu Kadmos! Gümüş aynalar parlak taşları yakalar ve parlar, Şafak, uyanışta, serin yeşil ışıkta; Çiğ...