hiçbir kara kedi sığamadıysa evimizin yarıklarına
aynı noktada buluşmuş tortumuzun ne suçu var
sanki bir yüzyıl kadar uyumadın-
kimya ve tabletler,
yakın geleceğin zorluğunu netleştirdiği için mi böyle solgun kaldı yüzün ve hastanenin bahçesi
kim der dokunmadan geçtim seni ağlatan kuş sesine
kim der gözyaşlarım için açmadın avuçlarını sırf yeniden doğayım diye
dövünmek ve yaşamak arasında kalırken
mor güleçliği kanatmanın ağrısından büyük olamam hiçbir zaman
kulağımın kristalinden tasarlanmış minimal bir tuvale bunu çizmenin ne gereği var
bütün yolculuk neden tükettiğimiz yolun karalığından ibaret kalsın
sevmediğin mevsimden hızlı soldurduysam da etlerini
devinim birer birer dikenleşiyor ve üstelik
soğukla tehdit ediyor zırhımdaki evi
aklının ferahlığına ihtiyacımız var.
senden bol bol güneş toplamıştım
artık ısı ve ışık borçluyum
öğreniyorum bir karmaşanın binköşegen kadar olduğunu
suratımda izi duran eve gidiş yolunu çizen ruj
parmak uçlarını kaşındırdığından eşitlenelim istiyorum
sanki bir yüzyıl kadar uyumadın
şimdi bütün gücümle kaldırım taşları altında arıyorum
eşitlenelim diye ellerimi tıraşlarken birer birer döktüğüm parmaklarımı
tamamlanıp, sığacağız