Mekintoşundan Bi Isırık – Olvido Ayşe Akan

Sıkı bir nefesle bütün Doğu’yu içime çektim, bir süre kaldı bende. Otobüsten indikten sonra içine düştüğüm manevi hava pek sarmadı. Buraya gelene kadar yolda tek bir şarkı dinledim.

İstanbul’dan Doğu’nun bir dağ köyüne kadar kaç saat sürmüştür? İşte o kadar dinledim:

“Ey sevda kuşanıp yollara düşen,
bilesin bu yollar dağlar dolanır,
yare ulaşmadan dönersen eğer,
yarına sesinin yankısı kalır.”

O kadar çok yol geldim, o kadar dağ dolandım ki “Allah katına ulaşmışımdır herhalde.” diye düşündüm.

Yeşil Kapı’nın önüne geldiğimdeyse aklımda tek bir soru vardı:
“Orada sigara içiliyor mudur acaba?”
Çünkü birazdan bu kapıdan gireceğim ve üç gün çıkmayacağım. Yanıma yeterince sigara, sakız, şeker, fıstık ve çikolata almıştım. Hayır, viski beklentim yoktur; sigarama karışmasalar kafi.

— Abla ne beklersin, Hazret camiye geçecek birazdan. Ona yetişcez, açasın kapının önünü girmiyorsan?

Amaaaaan… Fıstık gibi bir çingene kızı, bastonuyla evinden avludaki camiiye yürüyen ihtiyar şeyhi elli saniye görebilmek umudu için beni parçalayacak. Meşklerde gördüğü yetmiyor, burada da kesmek istiyor adamı. Korktum, kenara geçtim de korktuğumu belli etmemeliydim. Yoksa burada kalacağım üç gün boyunca tepemden inmez bu.

Aralık kalmış dudaklarıma hemen bir sigara taktım. Bir yandan çakmağımı çakarken diğer yandan kaşımı kaldırıp, kapıyı göstererek:

— Geç! dedim.

Kuyruğunu kıçının arasına kıstırarak:

— Sağ ol abla, dedi, uysallaşmıştı.

İçeri girmeden bir otel bulup yatıp uyumak fikri, dışarıda kalakalmama sebep oluyordu. Uyusam belki o ak sakallı dede yine gelir. Beni çağırdı, getirdi buralara, kendi ortalıkta gözükmüyor.

“Hayır demeyi öğrenmem gerek.” diye diye bugüne kadar geldim. Genç oğlanlara hayır diyemiyorsun, anladık da bu moruğun peşine takılıp buralara neden geliyorsun be kadın?

— Moruk senin babandır.

— Heh, geldin mi? Neredesin b’oğlum. Acıktım da, şekerim düştü ondan sinirliyim biraz.

— Gel o zaman, sana hayatında görüp görebileceğin en iyi ciğeri yedireceğim.

— Ciğer mi? Hadi çabuk…

Ciğer yemeğe giderken kafamız karıştı yolda. Oradan mı gidilecek, buraya mı dönülecek, işler hepten karışıyor, karnım iyice acıkıyordu.

— Şu herife sor bakalım var mı bir yolu.

Yol sorduğumuz adam, Türkçesi’nin bize yolu tarif etmeye yetmeyeceğini düşünmüş olacak, önümüze geçti, yürümeye başladı. O önde, biz arkada ciğerciye kadar geldi bizimle. Gelmişken bir ağız ciğer de yedi. Sonra kalktı gitti.

Ak sakallı dedem, adamın yaptığı hoşluktan nemalanmaya çalışıyordu:

— Buranın insanı bir başka bak. Aldı bizi, oradan buraya getirdi. İstanbul’da adres sorsan millet başını çevirir, devam eder.

Daha fazla uzatmasın diye ciddi konular açmak istedim:

— Bu hoca yaşlı evet de, etrafı adam dolu. Bize yar ederler mi malını mülkünü? Onun kendi hırsızı vardır içeride.

— Yavrum ne hırsızı? Biz çorbamızı içip, hizmetimizi edip, duamızı alıp döneceğiz. Sen hele önce kafanı ört şunla.

— Ciğer iyiymiş ama.

— Şurada da bir şıllık yiyelim.

— Yiyelim vallahi, senin gibi ak sakallı dededense taze bi şıllık fena olmazdı.

— Yakıştı örtü de. Bu iş senden başkasıyla yapılmazdı zaten.

“Ya Rabbi, yolumdan şaşıp, unutup kaybolduysam döndüm. Seni tekrar buldum. Beni kapına kabul et. Buradan ayırma.”

Şeyh diyor, cemaat tekrar ediyordu. Başı ve devamı olsa iyi bir şiir gibi. Doğu şivesine de pek yakışıyordu. İhtiyar şeyh, sevildiğini bilen bir gülümsemeyle erkek müritlerinin arasından sıyrılıyordu, avluya çıkıyordu.

Evine doğru yürürken kendisini görmek için bekleyen kadınlara elindeki gülle selam veriyordu. Gül, uygunsuz yerlerine değmiş gibi bir hisle içleri gıcıklanıyordu kadınların. Ah uh yaparak şeyhlerini evine girene kadar izliyorlardı.

Şeyh eve girer girmez kadınlardan sorumlu Hatun Kahya’yı yanına çağırdı. Fırçalamaya başladı:

— Bu kadınlar usulleri adam akıllı yapmıyor mu? Kontrol etmiyor musunuz? Her sabah soğuk suyla duş alınmıyor mu? Önlerinden geçerken nefesimi tutuyorum kokudan. Sabun da verin şunlara, açık havayı bile kokutuyorlar!

Kahya birden kendini kokladı. Yasak olmasına rağmen sabah duştan sonra bir de deodorant sıktığı için ve akşama kadar hiçbir iş yapmadığı için kendisi mis gibi kokuyordu.

— Efendim, hepsi sırayla duşa giriyor ama içeride ne yapıyorlar bilemiyoruz tabii. Dilerseniz yanlarında girip kontrol edebiliriz. Bugün mescidin halılarını yıkadılar güneşte, belki o yüzden terleyip kokmuşlardır.

— Söyle şunlara, avluda o kadar örtünmesinler. Rahat olabilirsiniz, avluya başı açık çıkabilirsiniz de. İcazeti alınca her yerlerini açarlar, kokmazlar o kadar.

— Hemen söyleyeceğim efendim.

Kadın cümlesini bitirmeden şeyh tuvalete girdi. Bu “Çekilebilirsin.” demekti. Boğazına parmağını takıp kustu. Herkesin gözü önünde kazandaki çorbadan ilk kaşığı hep kendisi alırdı, millet güvenle içsin diye. Bu geleneği getiren silsilenin ruhlarına ana avrat küfürlerini göndererek telefonunu eline aldı.

Yatağına uzanıp Twitter’da evvela kendi ismini, köyün ismini, cemaatinin ismini, cemaatin hastanesinin ismini, cemaatin üniversitesinin ismini, çarşısının ismini, sonra da sosyal medyadaki en yakın müridinin ismini yani handancanda2727’yi arattı.

Her biriyle ilgili çıkan her şeyi iyice inceledi ama handancanda2727 kadar hiçbir şeyi incelemedi. Son attığı tespih, gül ve fincan tutan elli fotoğrafı iyice bir yakınlaştırdı. O beyaz pamuk gibi ellerin sahibinin memelerini düşündü. Nasıl da beyaz ve yumuşaktır. handancanda2727 diye inleyerek okşadı kendini, bir ilaç attı.

Odasından açılan kapılardan birine girdi. Odada birkaç giriş daha yaptı.

En Yeniler

REMORSE CODE< - Azimet Avcu

1. Şimdi durmaktadır orada, karıncalı yeşil ekran; Meyve posalarının, çeşitli kremlerin...

Karanlıkta Kalmış Bir Şiir: Ece Ayhan’ın Deliler Bayramı

Uğur Yanıkel Bir süredir Ece Ayhan’ın hayatı ve şiir...

Katliamın Yıldönümünde Balkanlara Tutulan Kırık Bir Ayna: Limonata

Ozan R. Kartal İnsanın en sevdiği şarkıyı, diziyi, filmi belirlemesi...

Lando Yayınlarından İki Yeni Kitap: İnsandan Sonra ve Büyü Haritaları

Nur Alan – Büyü Haritaları Pafta I. Nur Alan’ın ezoterik...

Asaf Halet Çelebi’nin Doğu’ya Baktığı Yer: “Sidharta”

İnceleyen: Canan Cusbey 1.Doğu’ya Açılan Bir Şair: Asaf Hâlet Çelebi’nin...

Ege’nin Mavisine Nota Düşen Müzisyen: Ermis

“Tüm şarkılarım bir şekilde denizdir.”— Ermis Yunan besteci Hermes “Ermis”...

Benzer İçerikler

Açmışsa – Tuğçe Arı

Sabahın ilk ışıklarının ağaç yaprakları arasından yüzümü falan yalamadığı sıradan bir sabahtı. Rüyamda yine çözemediğim bir geçmiş düğümü için dişimi kırmışlığımla, elimde geçmişiözlememden başka...

Erman ve Çarklar – Hasan Ay

Hasan Ay   Bulunduğumuz andan birkaç iklim önce. Öğleden sonra göt donduracak bir şekilde soğuyan bir sonbahar günüydü. Ellerim ceplerimde, mahallenin futbol kulübüne katılmak için...

Sana Yalan Söylem̶e̶dim – Oğuz Ertürk

bu hüzün sünnetmiş otuz beşimde öğrendim hiçbir şarkı gerekmez bu kareye bir kafes neden terk edilir ilan edilmemişse hükümdarlık   minareleri ve bulutları seyrettim gömleğe çift çizgi ben bu kareyi...