Seni anlamak üzerine iki kol kestirdim
Ağırlığınca altın verseler takmam geri
Burada olmadığın günleri, bilinçsiz doktorları
Sirkeci garını
tarihe gömülmüş trenleri
Beyaz ışık saçıyordu ay tutunca güneşe
Şöyle bir gerildim gerime baktım çare çok
Çareleri gebertim gece gündüz dümdüz
Soğumadı içim aramadım bulmayın yazık
Günahlarımı saymasın dedim o melek
Cennet olayım cennet’in oğlu olayım
Köy meydanını birbirine katayım
kısılsın sesim siyahi beyaz ve gerçekten tik
aslında söylediğin kadar sustuğum zaman
için kaçıyor inine işte oradayım
kelebek rehberlerden al al a l ecele al
Besili sinekler tanrısı kimdir
o vahşi doğa nerede var
yalan kimin koynundan kaçtı karnına
al bunları ta ka tu ka lat ta tırlatmadan getir
al bunları parlattır duvara as
eski hayatına dair özlemini anlat bana
kanım nerede duruyor gözüne battı mı
hatırlamıyorum
Fitili tükenmiş erimiş yağın uçsun bacaksız
günahlarının bedelini ödeyebileceğin yaralar
bedel kelimesini kullanırken düştüğün boşluk
hicaz dinliyor sondan başlıyorsun yazmaya
kim bu kurtuluştan kaçan düşman en yakınına
sıcağına alıştığın seni kendine çeviren samimi
ince kaşlar yaban gözler türküleri öyle içli
şimdi bu köyden dönmem diyerek çıkıyorum
döndüğümü unutacak kadar yorgun
çıktığıma sevinmek gibi dalgın
ayaklarım seyrelti hüzünlü bir ağlak değil
kavaklara okuduğun gazeli dinliyorum
orada bile senden bahsediliyor
rüzgar vardı savruldum
durdu o an savruldum
başka baharlar arıyorum diyen
baharlar tanıyorum