Kayda Değer Bulmadığım Suratlarda Muşta Denemeleri

Fatih Ceyhan

gecenin özensiz çekilmiş çizgilerini düzeltme fikrini
bana uykularım vermedilerse eğer
sabaha ancak kabus şelalelerinden dökülerek kavuşurum,
ters döndüğü rahminden güneşi sezaryen doğururum ancak

misafir ağırladığım odaya uyku bölmemek için
parmak uçlarımda yürüyerek girme fikrini
bana kabuslarım vermedilerse eğer
sabahı göğe vaktinde ancak
“karanlık, evrenin sonsuz homurdanmasıdır” diye
transit bir yalan uydurarak yetiştiririm

güneşin çıkabileceği ebat kadar vurdum gecenin bağrına gürz,
piç gibi ortada kalmak kadar keskin bir yara olarak
ışığı gecenin derisinden jiletle kazıdım ve
gölgesine takılıp içlerine düşen insanları
kaldırmakla tehdit ettim kendilerinden

ışığının ulaşabildiği çiçek sayısı kadar sigorta primi yazdım güneşe
solan çiçekleri de kapalı perdelerden emekli ettim

her doğum gününde bir ölüyü anmak alıyorum hediye olarak
her doğum gününde daha iyi bir ölüyü anmak alabilmek için
soykırım öneriyorum dünyaya,
hastalık yayıyorum aralarında çıplak dolanıp

her doğum gününde dünya adına
güneşe yeni bir yörünge alıyorum ama
o geceyi uzatmaktan vazgeçmiyor

ben öldürmüyorum ki kimseyi sadece çok kitap okuyorum
ben insanım sadece yaşamıyorum ama
etim de çürümüyor

ben çok kitap okuyorum sadece başka nasıl ölünür bilmiyorum ki,
bazen bir ışık olmak istiyorum ve bunu yalnızlık bölüyor,
en ufak parlaması geceyi dağıtmaya yetecek kadar
tutkuyla tutuşan bir cihaza aşık olmak istiyorum

ışık olarak karanlıkta bir gövdeyi geziniyorken
serseri görünüyorum, hırçın görünüyorum
geziniyorken karanlıkta ışık olarak bir gövdeyi

elektrikler gidince lazım olur diye
yerleştirildiğim çekmecede
ışık olarak bir ölüyü anıyorum,
dünyada yaşadı diyorum ama
uzaya gömdük biz onu da diyorum,
ilk defa bir objeye ölü tanıtıyorum ve
ölü bir kez daha canını kaybediyor böylece

ne zaman çekmecede bir pil görsem
kendim tükenmiş gibi tökezliyorum
beni buradan çıkarmazsanız güneşe kadar büyürüm
etim parlarsa dünyanın kuytularına bile dokunurum

sıradan bir gün daha geçti
sıradan şeyleri yoluna sokmaya çalışarak,
bir gün daha ertesi gün gelsin de
aynı dünü baştan yaşayayım diye oyalanarak geçti

severek bir cihazı daha bozdum,
bir planı daha deşifre ettim adını sorarak,
bir ışık olarak duracağım yeri bilmek
içimi karanlıktan kurtarmaya yetmedi,
son olarak geceyi fişten çekmeyi unutursanız
karanlık yanarmış, tutuşurmuş siyahın içinde renkten önce gezegen
evet big bang
                     

 
 

En Yeniler

İnce Gezmelik – Osman Erkan

dönerken dünya mavi bir ses çıkarır, o sesi şairden başkası...

Bir Şairin İzleri: Nilgün Marmara Belgeseli

Yönetmenliğini Tolga Oskar’ın üstlendiği Nilgün belgeseli izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor....

İki Şairin Filmi: Tekerleme (1984)

Leyla Bayrı 1984 yapımı Tekerleme, Merlyn Solakhan’ın Berlin Film ve...

Ozan R. Kartal ile Haydi Etek Giyelim üzerine Söyleşi – Ceren Avşar

Ceren Avşar   “Roald Dahl’ın Charlie’nin Çikolata Fabrikası kitabındaki her yöne...

Arşivlen: yahut – Kadir Çakır

ipliklerin ucundan tanın- efil bir madalyon, göğsün tam ortasından yaşaman gerek...

Renk, Şiir ve İstanbul: Burhan Uygur’un Resim Dünyası

Burhan Uygur, Türkiye resim sanatında 1970–1990 döneminin en kendine...

Benzer İçerikler

Arşivlen: yahut – Kadir Çakır

ipliklerin ucundan tanın- efil bir madalyon, göğsün tam ortasından yaşaman gerek denilen an daha çok başını çeviremediğin gökyüzü seninmiş gibi yapabilmek ile ilgili tamam doluyorum her şeye / boğum boğum grileşen şovalye...

Soğuk bir Noel Armağanı – Levent Karataş

bana noel’de verdiğin lavanta sabununu henüz kullanmadım ada sabahı kedilerle kahvaltı etmeden evvel verdiğin o soğuk armağanı bisikletlere bakıp cılız güneşlere aldanmış çiçek dallarını fotoğrafladığımız günün...

Mektūb – Reşit İmrahor

      Hânendesin. Yemin billarz hânendeyim. Yağmur yağmadan damlaların tizini duyuyorum, sen o tarz dinliyorsun diye. Cönkümde yazıldığı üzere; benim sana duyduğum şahane bir hayranlığım var. Ey gözleri maralım, saçları karamelam. Ey dudakları...