İzmiroğlu Cüneyd Bey’in Tazyik-i Tavernası – Cüneyd Ensari

İzmiroğlu Cüneyd Bey’in Tazyik-i Tavernası

sakız tavernası

beynimin elenen kısımlarını kalbur altlarından çekmeliyim
sorgulanan fragmanların el frenlerini masaüstü insanları
ağlayan ayaklarımın gözyaşını parmak aralarında mantar olarak görünce
yarının çetrefilli dünyasını buzbağıyla dağladım
resimler karalayan kalelerim demir matara
belki de ölmekti çaya susamak bilinir miydi
kuskus bulundurmasına karşı geleceğiniz o adamın
aklına kurulan bu sundurmayı çekin o zaman
çapak tekletin kırbaç şaklatın gözünüzü gömün
nefes almadan yaşamak için
çokça küfretmeseniz de olur
çok eşelenen eşekler geçti gözümün turnasından
kirpikleri tankerlere batırılmış oğlancıları gördüm
bir tekme yalnızca dönerse can yakıyordur
anlamını kavradım
“izmiroğulları’ndan cüneyd :
börklüce’den halliceydi
belsokukluğu      yerine.     antenler      tırmalayan”

suratıma vuran çengiler

oturdum karpuz kestim oturdum
ayaklarımın bağını çözen bu sinsilik neydi
ebterlerin arkasına saklanmanın şükranı boğazımdaki falçataysa
gırtlak uzunca bir ölüm mesaisi görüyor demek ki
oturdum karpuz yedim oturdum
aydınoğulları’nda bir meşveret meclisinde suratıma tükürdü aynalar
kan donmuşsa vakit geçmiş
karlı ayalarımın ortasına bir kardan adam dikmiş karı bozuklar
sallanan adamlar ve ütü tutmaz kumaş pantolonları gördüm -kusuyorlardı
balat’ta ki kiliseler çok mu şöhretliymiş -gidip gördün işte
çok yemenin kırılganlığı içerisindeyim
çok yorulmanın ve çokça inanmanın
zaferin çelik taraklarından alamadığım bir mahcubiyet var
yol kısa -kısa
yol uzun -uzun
dedemin sakalları akbeygirlerdendi kırkına dayanmış kırkında kalan
ses ver bana
saksağan doldurulan bu yaverlerin kollarındaki balyaları taşı
-sıkılgan
“izmiroğulları’ndan cüneyd
torlak kemal’in sesiydi
kan     parası      yerine      çelik      çomak      sayan”

rakı masası

ben buralardan geçtiğimde yani
anaları eskimiş yetimler ve
1500 model volkswagen şutatlar gördüm
ölümün zinciri açıldığı zaman çokça kusabilirim
EL

ETEK

GEREBİLİRİM

ki
patlamaya hazır insanlar ve ellerindeki mayasılı
izmir’den bir zevkle izleyebilirim
masalarım çok dolar ki o zamaaannnn
-hancıııııııı getir çanağı da içeliiiimmm
dili sürçerse o adamın farklı farklı yerlerde isyan edebilirim
ben kurnaların gerdirdiği o adamım
başsız kalan beyliğe çökerken
belimde kalaşnikof  gözümde kan tortuları
mezeler ki bir balgam görevi görür 1000’lik şişenin yanında
azıtanlar arasına karıştığımda aklıma gelir allah
haricinde çokça karalanan bir müsveddeyim
ölürsem kanlı buğdaylarıma arpa serpilir
bu kibritin kavından beter bir kıvılcım olur sözlerim
el eşelerim kervan tepelerim
çoban olup derya güderim de
sığamam şu aşina’nın çelik zırhlı omzuna
“izmiroğulları’ndan  cüneyd
babaileri de çok severdi
etine      kemiğine      beberuhiler      dadayan”

göbek atan dansözler

ölebilirim
saklanarak
bir
feriştah düğününde
baldırlarımın gerdiği okları tutamadan
bu duruma vahim derim
dişlerini inciler kıskanıyor çok içmekten olsa gerek
bahçeleri etek altlarından çok geçiyor
arı vızıldaması celladı olacaksa
bala aşık olmalı bu arkadaş –anlatılmaz
-ye -gene ye –yemelisin –yiyebildiğin kadar
bir maki sundurması çinli gelinlerin gelmesine sebep oluyor
germen masallarından hansel’i çıkartırsan
gratel kem küm eder
decameron yazılmadan öldüğüme çokça sitem etmeliyim
şıkırdayan sütyenlerin arasına bir akçe sıkıştırırım almayanın kellesini bileylerim
cenkler doldu ömrümde ki ben hep devlet-i aliye’ye diş biledim
padişah-ı alem penah izmaritleri görünce
muratlar’dan dördüncüsü tütünü belki de benim yüzümden
belki benim yüzümden karamanoğulları
benden sebep pontuslar ve koyunluların akı karası
izmiroğlu cüneyd derler adıma
sinsiyim alabildiğine yedirilmiş kör kütük
başımda kaftanlar:
magna carta ve piyaleler
kursağım hep yiyemediklerimden doldu
nefes erimesi
kalan sağlar bizimdir.
“izmiroğlu cüneyd derlerdi adına
buçuktepe’de olmayı da çok isterdi
hafsalasına      çekilmiş      kahve      bandırılan”

En Yeniler

Sonsuzluktan Verilen Bir Selam – Beste Naz Karaca

sonsuzluktan verilen bir selam Beste Naz Karaca   gün ışığında yeterince bekletilmiş...

Abdullah Ezik’in Mitolojiyle Bugünü Buluşturan Yeni Şiir Kitabı: Troya Blues

Everest Yayınları’ndan yeni çıkan Troya Blues, Abdullah Ezik’in mitolojiyle...

Nur Demet Genç’in Döngüsel Şiiri: Herkesten Daha Aydınlık Üzerine Bir Söyleşi

Söyleşi: Ozan R. Kartal Nur Demet Genç, son kitabı Herkesten...

Şair Şerif Tezgörenler’i kaybettik.

Şerif Tezgörenler; Ayhan Hanım ile Ercan Tezgörenler’in oğlu olarak...

Cibali’de Bir Edebiyat Rüzgârı Daha: Şiirler ve şarkılar Atölye Kafası’nda buluştu.

Balat’ta faaliyet gösteren Atölye Kafası, 6 Aralık Cumartesi akşamı...

Sem 101 – Mustafa Aran

   “Bunları atma vakti geldi ya da aramızda bölüşelim.”...

Benzer İçerikler

Sem 101 – Mustafa Aran

   “Bunları atma vakti geldi ya da aramızda bölüşelim.” diye ses geldi arkadaşından. Bölüşmek, herkesin ihtiyacına göre alması iyiydi. Hem çöpe atsalar kime ne...

E Blok – Merve Balcıoğlu

Köpek diye boynuna ip bağlayıp evin geniş koridorlarında gezdirdiğim dinozor oyuncağımı hiç unutmadım. Ana caddeye bakan arka balkonu, şimdi nereli olduğunu hatırlamasam da her sabah...

Seyre – Yasir Durmaz

is ve tütküsünün rağmına ateşin aldırışa kalkamayan kim idiyse sermiş odur zıpçık meydanları sıcağı eritmeyen lambadan ritim tutmak nasıldı gözüm seyrine kendilik patikası ot bitirmiş meydan tıraşsız taşların el tırnak...