Evrenden İçe, İçten Evrene Ezgiler: Abdullah Kaymak

Ozan R. Kartal

 

 

İstanbul’un tarihî bir avlusunda, günün son ışıklarının düştüğü bir akşam vakti… Havadaki tütün kokusuna içten bir bendir ritmi eşlik etmek üzereyken, göz göze gelen birkaç kişi arasında yayılan “Meşk başlıyor!” fısıltısı ortama bambaşka bir anlam yüklemek için hazırda bekliyor. Avlunun merkezinde, elinde bendirle yer alan bir sanatçı: dudaklarında ezgiler, gözlerinde hem yabancısı olduğumuz hem aşina olduğumuz coğrafyaların izleri…

Moritanya asıllı Türk sanatçı Abdullah Kaymak, yalnızca bir müzisyen değil aynı zamanda sahnede kendini bulan bir hikâye anlatıcısı. Her meşkinde katılımcılarını farklı kültürel ve ruhsal katmanlara taşıyan bir yol gösterici. Onun performansları sadece bir müzik icrası değil; aynı zamanda ânı duyumsama ve paylaşma gayretinin vücut bulmuş hâli. Bu bağlamda kendisini bir “performans sanatçısı” olarak tanımlamak gayet yerinde olacaktır.

Kaymak, uzun yıllardır Türkiye’nin ve sınır ötesinin farklı sosyal ve kültürel mekânlarında -sokaklarda, medreselerde, salonlarda- meşkler düzenlemekte. Ancak bu etkinlikler ne yalnızca bir konser, ne bir gösteri, ne de sıradan bir dinleti niteliğinde. Orada seyircinin olmadığı, katılan herkesin o çemberin bir parçası olduğu dinleyenle dinleten arasında sınırların silindiği, seslerin birleştiği, ellerin yer yer  havaya kalktığı yer yer sineye vurulduğu, dudaklardan tekbirlerin neşeyle döküldüğü bir bütünlük söz konusu.

Abdullah Kaymak’ın müzikal dünyasını belirli kalıplarla tanımlamak ise oldukça güç. Müzikal dokusunda Kuzey Afrika’nın Arap ve Berberî ezgilerinden Sahra’nın rüzgârına, Endülüs menşeili nağmelerden Şam ve Tunus’un makamsal geleneklerine kadar pek çok kültürel iz sürmek mümkün. Bununla birlikte, kimi anlarda duyulan caz geçişleri ve blues armonileri de onun müziğinin çağdaş yönünü oldukça iyi yansıtıyor. Kaymak, bu yönüyle yalnızca geleneksel olanı yeniden üretmekle kalmayıp, gelenek ile gelecek arasında manalı köprüler kuruyor.

Yüksek enerjili ilahilerinde neşe, hüzün ve merhamet gibi temel insani duygular aynı potada eriyor. CSO Ada’daki konserlerinden Sultanahmet’teki Kızlarağa Medresesi’ne uzanan geniş bir yelpazede icra ettiği her performans, farklı ruh hâllerine ve kolektif duyuşlara hitap etmekte. Katılımcılar zaman zaman gözyaşlarıyla, zaman zaman tebessümle, zaman zaman da hep bir ağızdan zikre dahil olarak bu deneyime eşlik ediyor.

Abdullah Kaymak’ın sahne arkadaşları da bu bütünlüğün ayrılmaz bir parçası. Farklı enstrümanlara hâkim sâzendeler ve güçlü yorumlarıyla eşlik eden hânendeler, bu ritüelin estetik derinliğini zenginleştiriyor.

Sonuç olarak, Abdullah Kaymak’ın bir meşkine katılmak yalnızca müzikal bir faaliyete tanıklık etmek değil, aynı zamanda bireyin iç dünyasına yönelen, kolektif hafızayı harekete geçiren ve derin bir ruhsal etki bırakan bütüncül bir deneyimin parçası olmak demek.

Yolunuzun düşmesini beklemeden bizzat sizin düşürmeye teşebbüs etmeniz ise naçizane temennilerimizdendir…

En Yeniler

İki Kısa: Çığlık ve Yol Bizi Nereye Götürürse

Ozan R. Kartal   “Kültür ve sanatın Cihangir’deki yeni odak noktası”...

Mehmet Rauf’un kayıp kitabı Ganya Kitap tarafından basıldı!

Basın Bülteninden   Mehmet Rauf’a ait olduğu saptanan Samiye’nin Yedi Gecesi,...

Hallâc-ı Mansûr Şöyle Dedi

Çeviren: Mehmet Taner Sevgilim alçak bir ihtiradır Ondan korktuğun ve de...

Faruk Nafiz Çamlıbel Aslında…

İmren Keyik   "Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı, Bir dakika araba...

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi rektörü Handan İnci Elçi hayatını kaybetti.

Üniversitenin resmi Instagram hesabından yapılan açıklamada, Elçi’nin vefatı “derin...

İlk defa şahit olacağınız İlhan Berk söyleşileri – “Aksak Çizgi”

Aksak Çizgi, İlhan Berk’in yarım asrı aşan şiir serüvenine,...

Benzer İçerikler

Tanık Olmayı Reddetmenin Bedeli: Kurtlar

“Sizinkiler böyle ölür, Böyle ölür sizinkiler.” Bazı hikâyeler, bütün büyük hikâyeler gibi, iki seçeneğin eşiğinde başlar: bir yabancı kente gelir ya da birisi bir yolculuğa çıkar....

Yavuz Çetin’in Ardından: “25 Eylül (Acoustic Versions)” Albümü Yayında

Her notasında hüzün, hasret ve içten bir samimiyet taşıyan Yavuz Çetin’in mirası, 25 Eylül 2025’te yayımlanan “25 Eylül (Acoustic Versions)” albümüyle daha da derinleşiyor....

Pamuk İpliğinde Nükleer Akrobasi: The War Game ve Threads.

Celalettin Durak Bir zamanlar, çok da uzak olmayan bir geçmişte, yani 20. yüzyılın ortalarında yok olmamız için bütün koşullar hazırdı. Dünya kabaca ikiye ayrılmıştı; iki...