Esra Asar
ben ilk defa kar yağdığını ve altında battaniyeye sarılmış bebeğini kucaklayan kadını
hatta o modelde örülmüş battaniyeyi
ığdır’dan otobüse binmiş kasketli adamları
onları tartışacak önemli mevzularıyla
görüyorum
sonra üç ay geçiyor ve ona:
bak ben aynı yolu ölmeden gittim
ölmeden de döndüm, kocana benzemedi sonum diyorum.
kalp kırma sırası bende. ilk o başlattı
gülme kızım gülme kocakarım
zaten ben bu 20 saati somurt diye çekiyorum
onunla çenteleşmeyi ve beni sevmemesi seviyorum
keşke beni gömseydi gömdüğü herkeslerin yerine
hatta çalıkuşunun babası yerine bile ben ölseydim
bak bu elbiseyi en dipten senin için çıkardım
küpeleri beğenirsin diye taktım
şimdi elim yanağımda iyi seçilmiş bi hediye bekliyorum
hiç çıkarılmayacak firuze yüzüğü gibi annemin.
yerine
haftanın orta günü elinde bir bıçak
beni delik deşik etmeye geliyorsun
hayır oğlum ben gelin olamam
bütün düzenleri bozuyorum serçe parmağım değiveriyor napayım
kelimeler nasıl anlatamıyor bu işlerin sebebini
izin silindi gel tekrar belle beni
deniz kenarındaki kayama otur
sınavların bitmiş olsun önceki gece ağlamış ol
son kabusunu anlat o vakitte uyumana kızayım
ikna eder miyim seni alnım şakağındayken?
en biricik en güzel
gözünü ovuştururken hiç kirpik kaçırmaz
şüphesiz öper bileklerimden ne yaptığının farkındadır
inandın mı oğlancağzım
ikiniz aynı ikimiz aynı ikisi aynı gel büyük konuşalım
beni sev seni seveyim.