Sinem Karaçam
Seni tanıyınca insan, içinde “vardiya” geçen bir şiir yazmak istiyor,
Ya da bir fabrika çıkışını düşlemek.
Ne şanslıyız sevgilim bilmiyorsun.
Kaç kişi kaldı sokakta katıla katıla gülen?
Kaç kişi kaldı sokakta?
Kaç kişi kaldı gülen?
Kaç kişi kaldı?
Kaç kişi?
Kaç.
Bir dudağın sigaraya uzanışını paylaşan var mı?
Her nergisin birbirine benzeyişini fark eden?
Kırgınlıklarının üzerini çocukluğunla örttüğünü bilen kaç kişi var sahi?
“Bu kızı hiç güldürmemişler” ne güzel bir intikam cümlesi.
İlk hangi kadın şiir yazdı bir adama?
Açlığını saklamak ne zamandır samimiyet?
Birlikte doymak neden artık biraz şov?
Kalubelada ilk hangimiz diğerine göz kırptı?
Daha çok düş gördüğü için mi yorgun bir gözün diğerinden?
Senle ben nasıl desem, biraz farklıyız sevgilim.
Sen ki gülmek adlı bir baltayla tüm putlarımı kırmaya teşnesin.
Bana göre ise sokakta gülmek, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına dahil.
Senin için sarılmak bir yabancıya bile..
Bense pervasızca uzanıyorum yabancı kedilere.
Biliyorum, benden çok Holoskoya aşıksın.
Yani ya bu maç alınır ya da Çarşı karışsın.