Harp Sanatı ya da Ölüm

Hakan Pekdemir

 

ürkek bir atın gözünde kendimi gördüm
insanı mahveder kriz bittiğinde gerçeğe dönmek
romantik asalakların yapamayacağı kadar keskindir bu durum
zekası donmuş insan sürülerinden onu ayıran düşünebilmek
koku ve korkunun hayal gücünü etkileme durumudur
melankolik bir düşüncenin ırmaklarında ikileme hali
neyin gerçek olduğunu anlayamamanın getirdiği nefret
dişidir intiharın cinsiyeti saklı nüfus bölgelerinde
kibir ve büyüklükten dolayı şampanya şişesi gibi açılan kafa
ölüm korkusu insana bindiği atı öldürür ve sonra
içine yatırır bir tabut gibi karnını yardığın atın
‘anywhere out of the world’ dizesinin doğduğu an
ölümle yaşam arasında nöbet tutan asker
dört kilo beş yüz gramdır dolu bir şarjör taşıyan G-3
yılana dönüşen acının son bulmasını dilerken
çakıl zeminde dizlerin ve dirseklerin parçalanıncaya kadar sürün
cezaya gülmeyin lan ibneler, rahat, yere yat!
kulaklarında çınlayan her hakaret sözcüğünde sıfırlan
duvara asılı olan zamanda gerçek kaybolur
otlakta üzerinden geçen atı öldürdün sen
şimdi eşikte dikilerek cereyanda kalıyor avrasyacılar
afyona ayak bastığın gün kafan karıştı senin
gerçeklik, zaman ve mekân algın alt-üst oldu
tanıklık ettiğin doldur-boşal esnasında umuttan vuruldun
pisuara alışmış geleceğin nitelikli prostat hastasıydın
toplu alaturka tuvalet eğitimi aldığın gün
sivil ve askerlik arasındaki çatışma kafandakiler gibi
hayvanlar ve askerlik arasındaki bağlantıyı düşünme
sıradan bir hakaret biçimidir ‘kedi, köpek ve stajyer’
sen daha önce bacağı kırılan yarış atını vurmuştun
jokeylik eğitiminde seni sırtlanan o revnak-ı atı
neydi o meydanlarda bağırılan klişe ifade
‘bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir memleketi kurtarır!’ mıydı?
bundan sonra paylaşılamayan yerler senin hayatını parçalayabilir

 

 

asıl askerliğin şu kapından çıktıktan sonra asker
-emredersiniz komutanım!

 

 

 

En Yeniler

İnce Gezmelik – Osman Erkan

dönerken dünya mavi bir ses çıkarır, o sesi şairden başkası...

Bir Şairin İzleri: Nilgün Marmara Belgeseli

Yönetmenliğini Tolga Oskar’ın üstlendiği Nilgün belgeseli izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor....

İki Şairin Filmi: Tekerleme (1984)

Leyla Bayrı 1984 yapımı Tekerleme, Merlyn Solakhan’ın Berlin Film ve...

Ozan R. Kartal ile Haydi Etek Giyelim üzerine Söyleşi – Ceren Avşar

Ceren Avşar   “Roald Dahl’ın Charlie’nin Çikolata Fabrikası kitabındaki her yöne...

Arşivlen: yahut – Kadir Çakır

ipliklerin ucundan tanın- efil bir madalyon, göğsün tam ortasından yaşaman gerek...

Renk, Şiir ve İstanbul: Burhan Uygur’un Resim Dünyası

Burhan Uygur, Türkiye resim sanatında 1970–1990 döneminin en kendine...

Benzer İçerikler

Arşivlen: yahut – Kadir Çakır

ipliklerin ucundan tanın- efil bir madalyon, göğsün tam ortasından yaşaman gerek denilen an daha çok başını çeviremediğin gökyüzü seninmiş gibi yapabilmek ile ilgili tamam doluyorum her şeye / boğum boğum grileşen şovalye...

Su Anası – Emine Güler

Durgundu göl. Güneş bahçeye abanmış. Bahçe sarı bir hasta yüzü. Kuru otlar hasta, kuru ağaçlar hasta, kuru toprak hasta. Susuz bir kent. Kendi kendini...

Soğuk bir Noel Armağanı – Levent Karataş

bana noel’de verdiğin lavanta sabununu henüz kullanmadım ada sabahı kedilerle kahvaltı etmeden evvel verdiğin o soğuk armağanı bisikletlere bakıp cılız güneşlere aldanmış çiçek dallarını fotoğrafladığımız günün...