"Âlem-i fânîyi bâkî sanmaz irfânı olan Eyler icrâ fenn-i lu'biyyâtı rıhlet perdesi" Karagöz Gazeli
bir şeylerle karıştırıyorum kendimi daima yanlış bu, belki olağandışı... pudralı yanaklarım burnumdaki kızarma ondan mı, sesim ondan mı cıyak çok hızlı yürümenin bana iyi gelmediğini ve sık kıyafet değiştirmenin ölümcüllüğünü son düğmeyi parçalayan kuvveti gözlüklerimi kirleten eprimiş görüntüleri kıtalar ayrılır ben düğümlerimi çözmeye çalışırım mamutların dişleri düşer, filler devrilir karanlığa uğursuzluk kaynar altı sonuna kadar açılmış bir ocak gibi neresinden bakarsan bak gözlüklerini kırar harfler büyüdükçe duvarlarda sen büyüteç kullanmayı tercih eden bir münevver gibi kargacık burgacık yazıları okumaya çalışıyorsun kollarında dövmeleri eski alfabelerin merdivenin çelişik noktasındayım. ne denize uzak ne toprağa yakın. paltomun içinden define haritaları çıkıyor beni acemi denizlere süren. ben dursam sular süreğen, sular dursa gök âmâ. geriniyor üstümde ol ebr-i gazûb —kükremek ereği— sığınsam çöllerin kuytularına mezarını yarıp çullanıyor üstüme. çıksam denizinden kuruntuların, buzdağlarının erimesini bekliyorum kürek çekmek için surlarımın içine su doluyor her geçen saniye herhangi bir ağaç değil siyahtan yeşili çalmanın kendisi... ölü bir doğanın küllerinden doğan yanına karanlığı da katarak. kökleri balçığa bulanmış kuduz sıçanlarla yarışır dalları geceyle... gövdesi gökdeleniyle çoktan gömülmüş medeniyetin. her şey bir şeyle yarışıyor yitip gitmenin yolları üstüne. Bahaddin Tuncer
Bir Cevap Yazın