Hasan Ege Karanfil
Onlar kavimlerim benim
benim verdiğim izinle her şeye
ben hariç tapınan
sustu diye benden başka yok riyaları
tersindim tekil tenhalardan
Kaplasın gök bildikleri kaplan kaos kaplan
benim verdiğim izinle her şeye tapınan
ben hariç
içimden kör olmamaya ışıklar tükürdüğüm
kavimlerim onlar benim
Doksan dokuz adıma doksan dokuz bıçak
yüzüncü adım bir küfür
ağızlarında
Havva’nın dişlerinde kamaşan
yasak değil merak değil katı bir acıydı
yok yeşil bir elma da değildi o
yekçekirdek gudubet bir armuttu
Onlar kavimlerimdi benim
yarısı sağa gitti yarısı sola pek tabii
kara armut orda kaldı
hani dedi senden başka bilmezlerdi ilah
hani dediler senin elinde gazap var sanırdık
Ellerimde sadakat plebisit sadakat
doksan dokuz adıma doksan dokuz bıçak
metal putlarım bir küfür
rüyalarında
Havva’nın düşlerinde kayboluşan
meyve miydi yoksa kabuksuz bir bahçe meyvesi
beliren göbeğinde kömür doğum lekeleri
kabuğunda kaldı yeşil
armudun
Onlar kavimlerimmiş benim
altıbin yüzyılda susmayı ancak unutup
gürültüyü bir başka dilde başlatan
Allah yıktı kavimlerimmiş onlar benim
ad çinko semud çinko lut çinko türkiye
diye bildiğim yeşil boğum boğum düğüm
Vietnam infazı
bir de inanmışlar tutturmuşlar perili bir kelime
kudurgan günahların çağrısıymış bir kelime
belgelere bakılır sirke ruhu aklanır
❚❚❚❚❚❚❚❚❚❚❚mış o kelime meğer.
(şiirde o kelime olur mu oğlum, tövbe tövbe
çüş. sil burayı. çıkar at. görmesin kimse.)
Havva’nın saçlarında oynaşan nesep
katran kavim dolunay
tıpkı o kara yeşil sert armut gibi
kara yeşil ve sertti